4 Mart 2015 Çarşamba

Katar tatili turistik mekanları otelleri ve leziz yemekleri

Arabistan Yarımadasının doğusunda, Basra Körfezine uzanan bir yarımada üzerinde kurulmuş bir ülke. Batısında Bahreyn Körfezi, güneyinde Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri yer alır.
DEVLETİN ADI: Katar Devleti
BAŞŞEHRİ: Doha
YÜZÖLÇÜMÜ: 11.427 km2
NÜFUSU: 520.000
RESMİ DİLİ: Arapça
DİNİ: İslâmiyet
PARA BİRİMİ: Katar Riyali
Katar’ın târihi çok yenidir. Sami ırkından olan körfez halkı, İslâmiyetin yayıldığı yıllarda bütün Arap Yarımadası ve çevre yöreler halkı gibi İslâmiyeti kabul etmiştir. Katar, uzun yıllar bölge aşiret beylerinin emri altında yönetilmiştir.
Arap Yarımadasının Osmanlıların hâkimiyeti altına geçmesinden sonra, bâzan İran Safevîlerinin, bâzan Osmanlıların bâzan da Kaçarların egemenliği altına girmiştir. İngilizlerin Hindistan’a yerleşmelerinden sonra Katar Şeyhliği ile bir antlaşma yaparak, Katar dış işlerinde İngiltereye bağımlı iç işlerinde serbest bir ülke olmuştur. 1971’de İngilizlerin Basra Körfezinden çekilmesiyle diğer şeyhliklerle kurulan federasyona katıldı ise de aynı yıl federasyondan ayrılarak 1972’de bağımsızlığını ilân etti. Ülke hâlen şeyhlerin idâresi altındadır.

Fizikî Yapı
Ülkenin güneyini çöller kaplar. Kuzey kısmında ise otlaklar bulunur. En yüksek noktası batı kıyılarında yer alan kireç taşı tepecikleridir. Bu tepeciklerin yüksekliği 76 m kadardır. Kıyılarında alçak burunlar, dar körfezler, tuz yatakları ve mercan kayaları bulunur. Ülke sınırları içinde göl ve akarsu yoktur. Su ihtiyacı kuyulardan ve arıtma tesisleri vasıtasıyla denizden elde edilir.

Tabiî Kaynakları
Ülkede çöl iklimi hüküm sürdüğünden bitki örtüsü yok denecek kadar azdır. En önemli bitki toplulukları otlaklar ve çöl çalılarıdır. Ülkenin en önemli mâden kaynağı petrol kaynaklarıdır. Ayrıca sabkha adı verilen tuz yatakları bulunur. Kıyılarından bol miktarda inci çıkarılır.


İklim
Katar’da çok sıcak ve kurak iklim hüküm sürer. Yaz aylarında sıcaklığın 49°C’ye kadar çıktığı görülür. Kışın ise yağışlar sayesinde hava biraz serinler, fakat soğuk olmaz.

Nüfus ve Sosyal Hayat
520.000 nüfûsa sâhib olan ülkede, halkın büyük bir çoğunluğu başşehir Duha ve çevresinde yaşar. Nüfûsun % 73’ünü Araplar, % 20’sini İranlılar, % 7’sini Pakistanlılar meydana getirir.
Ülke halkının hemen hepsi Müslümandır ve büyük çoğunlukta Arapça konuşulur. Katar’da ilköğretim ücretsiz ve meburîdir. Okur-yazar oranı % 74,7’dir. Yetişkinlerin büyük çoğunluğu okuma-yazma bilmez. Yabancı ülkelerdeki üniversitelerde 2000’e yakın Katarlı öğrenci öğrenim görmektedir.

Siyâsî Hayat
Katar Şeyhi yönetimin mutlak hâkimidir. Bugünkü şeyh ise, Halife bin Ahmet es-Sani’dir.

Ekonomi
Ülkenin en önemli kaynağı petroldür. Petrol, Katar’ı yoksulluktan kurtarmış, refah bir memleket hâline getirmiştir.
Tarım: Eskiden Katar’da sulama yetersizliği sebebiyle tarım yapılamıyordu. Fakat bugün modern usûllerle sebze üretimi yapılmakta, hattâ ihrâç edilmektedir.
Çiftliklerin çoğunluğu Katarlılara âit olmasına rağmen Filistinliler tarafından işletilmektedir. Tarım ilâçlaması, tohumlama, rüzgâr kesici ağaçların dikilmesi, toprağın sürülmesi, Tarım Bakanlığı tarafından ücretsiz yapılmaktadır.
Sanâyi: Petrolün bulunması ülkede hayat seviyesini yükseltmiş, aynı zamanda gübre ve çimento sanâyiinin gelişmesine yol açmıştır. İnşâat sanâyii çok gelişmiştir. Ayrıca petrol işletme tesisleri ve rafineriler de bulunmaktadır.
Ticâret: Dışarıya en fazla petrol ve petrol ürünleri satar. İhrâcâtın % 95’ini ham petrol, geri kalanın büyük bir bölümünü tabiî gaz meydana getirir. Ayrıca dışarıya amonyak ve sebze de satar. Dışarıdan ise gıda maddeleri dâhil, birçok tüketim maddesi alan Katar’ın en fazla aldığı ürünler motorlu araçlar ve özel otomobillerdir. Genelde ticâretini Japonya, İngiltere, Hollanda, ABD, Fransa ile yapar.
Ulaşım: Ülkede 2000 km uzunluğunda karayolu vardır. Demiryolları ise gelişmemiştir. Hava ulaşımı Körfez ülkelerinin ortak hava yolları olan Gulf-Air tarafından sağlanır. Doha Havaalanı en önemli havaalanıdır.
Deniz ulaşımı ise Um Said ve Doha limanlarından sağlanır.

Kazakistan tatili turistik mekanları otelleri ve leziz yemekleri

Kazakistan Orta Asya’da yer alan bir Türki devletlerden biri. Kuzeyinde Rusya, Ural Dağları ve Güney Sibirya, doğusunda Moğolistan ve Doğu Türkistan, güneyinde Kırgızistan, Özbekistan, Aladağ, Tanrı Dağları ve Aral Gölü, batısında ise Hazar Denizi yer alır. Doğu ve batı sınırları arası 3000 km, kuzey ve güney sınırları arası ise 1500 km’dir. Yüzölçümü 2,717,300 km² (9. büyük ülke) olan ülkenin başkenti Astana resmi dili Kazakça ve Rusça'dır. Toplam nüfusu 15,185,844 (61.) kişidir.
Kazakların tarih sahnesine çıkışları 15. asra rastlar. Şeybânî Hükümdârı Ebü’l-Hayr zamanında bozkır bölgesinde yaşayan Türk kabîleleri, aynı sülâleden Barak Hanın oğulları Canıbek ile Kerey’in idâresinde doğuya göç ederek ÇağatayHanlığı topraklarını kendilerine yurt edindiler. Buralarda yaşayan ve göçebe olan Türk kavimleri ile birlik olup iki yüz bin kişilik bir nüfûsa ulaştılar. Bunlara daha sonra, Naymanlar, Celâyirliler ve Duğlatlar da katılınca bir milyonluk bir Kazak topluluğu meydana geldi. Balkaş civârında yaşayanlara Canıbekoğlu Kasım Han, Urallara kadar olan bölgede yaşayanlara Kereyoğlu Burunduk Han hükümdarlık ediyordu. Kasım Han, amcasının oğlu Burunduk Hanı ortadan kaldırarak, Kazakların tamâmını idâresi altına aldı ve üç yüz bin kişilik bir ordu kurdu. Kasım Handan sonra oğlu Aknazor Han (1520-1555), ondan sonra onun oğlu Şigay Han (1555-1570) Kazan hükümdarı oldu. Şigay Han zamânında bozkırların tamamı Kazak hâkimiyeti altına girdi. Şigay Hanın yerine geçen Tevekkel Han (1570-1600) Taşkent’i ele geçirerek başşehir yaptı. Kazak topraklarını üç ayrı “orda”ya böldü. Bunlar batıdan doğuya sırasıyla Tien Shan’ın kuzeyindeki Semireciye bölgesini içine alan kısma BüyükOrda (Uluyüz), Aral Gölünün doğusundaki orta step bölgesini içine alan kısma OrtaOrda (Ortayüz) ve Aral Gölüyle Ural Irmağı arasında kalan kısma da Küçük Orda (Kiçiyüz) denildi. Tevekkel Hanın yerine geçen kardeşi İşim Han (1600-1623), Çungarya Kalmuklarına (Oryatlara) karşı devamlı harpler yaptı. Ondan sonra yerine geçen kardeşi Cihangir (1623-1655) Kalmukları 1626 yılında yendi. Cihangir Handan sonra yerine oğlu Tekva Han (1655-1678) geçti.
Tekva Handan sonra sultan olan Pulta Han (1678-1718) devrinde Çungarya Kalmukları, Türkistan’a kadar olan bölgeleri elegeçirdi. Kazakların birliği bozuldu. Ordalar birbirleri ile savaşmaya başladılar. Bu durumdan istifade eden Ruslar, önce Küçük Ordayı (1731), sonra Orta Ordayı (1743), daha sonra da Hokand Hanlığı idâresindeki Büyük Ordayı (1846) hâkimiyetleri altına aldılar. Böylece bütün Kazak toprakları Çarlık Rusyasının eline geçmiş oldu. 19. yüzyılın ikinci yarısından îtibâren Kazak topraklarında yeni iskân merkezleri kurularak Ruslar yerleştirildi. 1916’da 19-43 yaş arası bütün erkek nüfûsun askere çağrılması üzerine Kazaklar isyân etti. Fakat bu isyân Ruslar tarafından kanlı bir şekilde bastırıldı.
1917 devriminden sonra Alaş Orda adlı Kazak hükümeti kuruldu. Kızılordu 1920’de Kazakistan’ı işgal etti ve Oranburg’da muhtar bir Sovyet Cumhûriyeti kuruldu. Daha sonra Alma-Ata başşehir oldu. Göçebeler 1929’da yerleşik hayata geçmeye zorlandı. Çok sayıda Rus ve Ukraynalı Kırgızistan’a yerleştirildi. Buna karşı çıkan Kazaklar hunharca katledildiler. Kazak çocukları millî ve dinî kültürden uzak, ateist olarak yetiştirilmeye çalışıldı ise de bunda muvaffak olunamadı. 1936’da yapılan yeni bir düzenleme ile Kazak Özerk bölgesi, Kazakistan Sovyet Sosyalist Cumhûriyeti hâline getirildi. Rusya’daki Glasnost hareketlerinden sonra ve 1991 Ağustosunda eski Sovyetler Birliğinin dağılmasıyla Kazakistan Cumhûriyeti bağımsızlığını îlân etti.

Fizikî Yapı
Ülke topraklarının beşte biri dağlarla kaplıdır. Diğer kısmı düzlükler tepelik ovalar ve platolardan meydana gelir. Batı ve güneybatı kesimlerine hâkim olan HazarÇöküntüsünün güneyinde Ustyurt Yaylası, Mangışlak Yarımadasında ise Karadağ ve Akdağ uzanır. Hazar Çöküntüsünü Ural Platosu ve Mugodjar Tepeleri geniş Turan Ovasından ayırır. Kurumuş ırmakların önceleri taşıdığı kumlar güneyde Kızılkum Çölünü, orta kesimde Karakum Çölünü, kuzeyde Büyük ve Küçük Barsuki çöllerini meydana getirmiştir. Kuzeyde dağların yüksekliği 1500 metreye ulaşır. Ülke topraklarının batısında Uludağ, doğusunda iseCengizdağ olarak bilinen sıradağlar yer alır. Doğu ve güneydoğudaki yüksek dağ silsileleri vâdilerle yarılmıştır. Çungarya Aladağları Balkaş Gölünün bulunduğu çöküntünün güneyinden, Tarbagatay Sıradağları güneyden, Altay dağ silsilesinin devamı olanListvyaga, Holzun ve Tigirek sıradağları ise doğudan Kazakistan topraklarına girer. Kırgızistan sınırındaTanrı Dağları, uzanır. Muyunkum Çölü Karadağ’ın içlerine kadar girer.
Kazakistan’da binlerce küçük akarsu vardır. Bu akarsuların büyük kesimi Hazar Denizi, Aral, Balkaş ve Tengiz göllerine dökülür. Kazakistan topraklarını baştan başa geçen ve Kuzey Buz Denizine dökülen nehirler ise Irtiş, İşim ve Tobul’dur. Akarsuların büyük kısmı yazın kurur. Başlıca ırmakları Ural ve Seyhun’dur. Seyhun üzerinde taşkınları önlemek ve sulama gâyeli birçok baraj bulunur.
Ülke sınırları içinde su seviyesi genelde değişken olan ve bâzıları belli aylarda kuruyan elli bine yakın göl vardır. Hazar Denizinin 2320 km’lik kıyısı Kazakistan sınırları içinde kalır. Diğer önemli gölleri Aral, Balkaş, Zaysan, Alakol, Tengiz ve Seletitengiz’dir.

İklim
Kazakistan’ın vâdi ve ovalarında çok sert bir kara iklimi hâkimdir. Sıcaklık bölgelere göre çok farklılık gösterir. Güneyde -5°C ile -1,4°C arasında değişen kış ortalama sıcaklığı, orta kısımlarda -16°C ile -19°C’ye kadar düşer. Yazın ortalama sıcaklık kuzeyde 20°C güneyde ise 29°C’dir. Senelik ortalama yağış miktarı kuzey ve orta kısımlarda 200-300 mm, güneyde 400-500 mm, yüksek sıradağlarda ise 600-1000 mm arasında değişir. Vâdilerde sık sık kasırga şiddetine varan rüzgârlar eser.

Tabiî Kaynaklar
Mâdenler: Kazakistan yeraltı kaynakları bakımından zengindir.Karaganda bölgesinde zengin kömür yatakları, Ural-Enba Havzasında petrol yatakları vardır. Ayrıca bakır, kurşun (Altay, Kara-Tav, Ala-Tav, Tekeli’de), çinko (Alma-Ata), demir (Karkaralı, Balhaç, Cez-Kazgon, Ata-Su), manganez, kalay, volfram, molibden, antimuan çıkarılmaktadır.
Bitki örtüsü ve hayvanlar: Ülke topraklarının büyük bölümünü kaplayan çöllerde pelin otu ve ılgın yetişir. Altay ve Tanrı dağları ormanlarla kaplıdır. Ormanlarda ve çöllerde çok sayıda av hayvanı yaşar. Bunlardan bâzıları; antilop, sığın, kurt, ayı, kakum, samurdur. Irmak ve göllerde sazan, turna, som balığı, alabalık ve tatlısu levreği Hazar Denizinde ise mersinbalığı, ringa çamçak avlanır.

Nüfus ve Sosyal Hayat
Kazakistan’ın nüfûsu 17.000.000 civârındadır Başkenti Alma-Ata olup nüfûsu 1.200.000’dir. Nüfûsun % 39.7’si Kazak, % 37.8’i Rus, % 5.8’iAlman, % 5.4’ü Ukraynalı, % 4’ü Tatar ve Özbek, % 7.3’ü diğer milletlere mensuptur. Başlıca şehirleri Uralsk, Ahtubinsk, Guryev, Bişkek, Karaganda, Aralsk’dır.
Kazakistan’da büyük yerleşim bölgeleri dışında hâlâ eski göçebe özelliği sürdürülmektedir. Halkın çoğu geçimini hayvancılıkla sağladığı için yazın “çaylav” dedikleri yaylalara gitmek, kışın da “kıştav” dedikleri kışlaklarında barınmaktadırlar. Böylece göçebe hayatlarını devam ettirirler.
Eğitim: Halkın çoğu 1917 komünist ihtilâlinden önce göçebe hayâtı yaşadığından, Kazaklarda eğitim faaliyetleri fazla gelişmemişti. Yerleşme merkezlerinde çok sayıda medrese vardı. İhtilâlden sonra bölgede Rus eğitim sistemi uygulanmaya başlandı. İlk ve orta öğretim Kazakça yapılmasına rağmen, anaokullarında ve yüksek okullarda Rusça eğitim yapılması Kazak gençlerini Rusça öğrenmeye mecbur bıraktı.
Kazakistan’da eğitim 7-17 yaş arasında mecbûrî ve parasızdır. Okullarda Rusça ve Kazakça eğitim yapılır. Ayrıca azınlık dillerinde de öğretim yapan okullar vardır. Nüfûsun az olduğu bölgelerde ortaokul çocukları için yatılı okullar bulunur. Meslekî eğitim veren okulların sayısı oldukça fazladır. Ülke çapında 8689 ortaokul, 243 teknik lise, vardır.
Kazakistan’da ilk üniversite 1934’te Kirov’da kuruldu. 1948’de Kazak İlimler Akademisi teşkil edildi. Bu akademiye bağlı 35’ten fazla enstitü vardır. Ayrıca 40 civârında yüksek okul mevcuttur.

Siyasi Hayat
Rus hükûmeti, Kazakların millî şuurunu kaybetmesi için çeşitli çalışmalar yaptı. Stalin döneminde Kazakçadan Arapça ve Farsça kelimeler çıkarılarak bunların yerine Rusça kelimeler konuldu. Günümüzde Kazakçada bulunan bâzı kelimeler için Rusça kelimeler kullanılmaktadır. Böylece Kazakça kısa zamanda Rusçanın tesiri altında kalmıştır. Buna sebep, kendi dilini iyi bir şekilde öğrenmeyen Kazak aydınlarının şuurlu veya şuursuzca yazılarında Rusça kullanmaları olmuştur.
Büyük kısmı Müslüman olan Kazaklarda dindarlık derecesi bölgelere göre değişmektedir. Kazakların çoğunlukta bulunduğu bölgelerde dînî inanç daha güçlü olup, Kazakların azınlık durumuna düştüğü bölgelerde ise dînî inanç zayıftır. Müslümanların çoğunlukta bulunduğu bölgelerde İslâmî ve millî âdet ve örfler hâlâ canlı olarak muhâfaza edilmektedir. Bağımsızlığını kazanmadan önce din aleyhtarı propaganda çok güçlü yürütülmekteydi. Kazakistan’da 1948’den bu yana Kazakça 150’ye yakın din aleyhtarı kitap yayınlanmıştır. Kazaklar, Müslüman topluluklar arasında, dillerinde din aleyhtarı kitaplar neşredilen üçüncü ülke durumundadır.

Ekonomi
Ülke ekonomisi tarım, hayvancılık ve mâdenciliğe dayalıdır. Toprakların büyük bölümü çöl ve dağlarla kaplı olduğu için tarıma elverişli arâzi azdır. Bu arâzinin büyük kısmı mer’adır. Kazakistan’da tarım dört bölgede mütâlaa edilebilir: 1)Yerleşik zirâî bölge: Bölgede özellikle buğday, darı, ayçiçeği ve büyükbaş hayvanlar yetiştirilir. 2) Geçiş bölgesi: Bu bölgede darı yetiştirilir ve koyun beslenir. 3)Hayvan besleme bölgesi:Buralarda koyun beslenir. Aktübe’de ayrıca at ve deve de yetiştirilir. 4)Sun’î sulama yapılan bölge: Bu bölgede ise sanâyide kullanılan pamuk, pancar, tütün, kendir, yağlı tohumlar ve pirinç yetiştirilir.
Kazakistan sanâyii mâdenciliğe bağlı olarak gelişmiştir. Sovyetler Birliğinden ayrılmadan önce, bu ülkenin hammadde ihtiyacının büyük kısmını karşılıyordu. Başlıca sanâyi kuruluşları demir, çelik, çimento, gübre, şeker, un, konserve, ilâç, sentetik iplik, röntgen âletleri fabrikalarıdır. Sanâyide çalışan işgücünün büyük kısmı kömür mâdenleri, petrol tesislerinde çalışmaktadır.
Ulaşım: Kazakistan’da ulaşım kara, demir ve hava yoluyla sağlanır. Demiryolu ağı 21.400.000 km uzunlukta olup, ülkeyi ağ gibi örmüştür. Karayollarının uzunluğu ise 189.000 km’dir. Birçok şehirde hava alanı vardır.

Kaş tatili turistik mekanları otelleri ve leziz yemekleri

İlçe merkezi, Kalkan ve Gelemiş Köyü'nde son yıllarda turizm, hızlı bir şekilde gelişmektedir. Bu nedenle turistik tesislerin sayısı hızla artmaktadır. Kaş özellikle dalgıç turizmi bakımında ülkemizin önde gelen merkezlerinden biridir.

Meis Adası'na en yakın noktayı oluşturan Kaş'ta tarihi eserleri ve doğa güzellikleriyle önemli turizm potansiyeli vardır. Bir dil gibi denize uzanan Çukurbağ Yarımadası üzerinde yeni yapılmış modern oteller yarımadayı süslemektedir. Kaş'ın içinde tertemiz sularıyla Büyük Çakıl Plajı, Küçük Çakıl Plajı ve Akçagerme Plajı gibi plajlar vardır. Ayrıca kayıkla Çayağzı Plajı'na da gidilebilir.

Kaş'ın etrafında yer alan 6 adet mağaradan Kaş'a 18 km. uzaklıktaki Mavi Mağara, Aşırlı Adası Deniz Mağarası, güvercinleri ile ünlü Güvercinlik Mağarası en ünlü olanlardır. Bu arada Kaputaş Plajı da bir dünya harikasıdır.

Kaş zengin tarihi yanında gün geçtikçe daha çok rağbet gören trekking, dağcılık, rafting gibi doğa etkinlikleri içinde sayısız olanaklar vermektedir. Doğa ile başbaşa olmak isteyenler için Gömbe'deki Yeşilgöl ve Uçarsu Şelalesi iyi bir seçenek oluşturmaktadır. Akdağ'ın dibinde bulunan Gömbe, Kaş'tan 70 km uzaklıktadır. Akdağ ise Batı Torosların Kızlar sivrisinden sonra en yüksek zirvesidir. Burada bulunan küçük göller dikkat çekicidir.

Gömbe'de Komba antik kenti ve buradan 13 km. uzaklıkta Nisa antik kenti vardır. Ayrıca Kaş içinde Kandyba antik kenti vardır. Bunların dışında Kaş'a 12 km uzaklıktaki Phellos antik kenti görülebilir.

Kaş çevresindeki önemli yerlerden biri de Kekova'dır. Kekova'ya Kaş'tan tekne ile gidildiği gibi karadan üç Üçağız'a gidilip kayıkla da gezilebilir. Burada batık şehir görülebilir. Kaş'ın etrafında adı bilinen Istlada, Apollonia, İsinda, Kyaenai gibi antik kentler yanında ismi bilinmeyen birçok harabe yeri daha vardır. Pek çok adı ve geçmişi bilinen veya bilinmeyen tarihi eser mevcuttur. Örneğin Tüse Köyü'nün yakınındaki alçak bir tepe üzerinde Tysse adında küçük yerleşme görülür.

GEZİLECEK YERLER
Gömbe:Kaş'a 60 km. mesafede, Elmalı yolu üzerinde bulunur. Yol boyunca çam ve sedir ağaçlarıyla kaplı ormanlar adeta köyleri gizlemeye çalışır görünümdedirler.Gömbe, soğuk suları ve elma bahçeleriyle ünlü bir yayladır.

Turistik amaçlı hizmet veren konaklama merkezleri, yöreye ait kokulu otlardan hazırlanan geleneksel yemeklerin lezzeti , tabiatla bütünleşmenize yardımcı olacaktır.Bölgenin en yüksek dağı Akdağ (3024 metre) buradadır.Yeşilgöl ve Uçarsu, yaz sıcağından kaçmak, doğa yürüyüşü yapmak isteyenler için serin ve temiz havası ile ideal yerlerdir. Yöre, dağlardan toplanan kar ile yapılan dondurması ve kar şerbetiyle ünlüdür.

Kalkan (Kalamaki):Kaş'a bağlı belde olan Kalkan, Kaş'a 25 km. uzaklıktadır.Görülmeye değer bir koyun kıyısına kurulmuştur.Otelleri, pansiyonları, restoranları ve alışveriş mekanları ile her yıl binlerce turist çekmektedir.

Kalkan' ın mimari yapısı ve kent dokusu fazla bozulmamıştır.Yat limanı, uğrayan teknelerin her türlü ihtiyacını karşılamaktadır. Çok sayıda güvercini barındırması nedeniyle Güvercinlik Deniz Mağarası olarak anılan mağara, Kalkan' a 2 km. mesafededir ve mağaraya teknelerle gidilebilir.

Saklıkent:Kaş'a 60 km. mesafededir. Bir doğa harikası olan Saklıkent Kanyonuna, ahşap 100 metre uzunluktaki bir köprüden geçilerek ulaşılır. Kanyonda hizmet veren lokanta ve alabalık çiftlikleri bulunur. Kanyonun uzunluğu 18 km. kadar olup, 6 kilometresi yürüyüş yapmak için çok uygundur. Yaz sıcağından kaçmak, serin sularda yüzmek ve ulu çınar ağaçlarının altında dinlenmek isteyenler için ideal bir yerdir.

Antik Kentler

Antiphellos:Antik kentten günümüze ulaşan eserlerin başında şehrin kuzeyinde kayalara oyulmuş mezarlar ile dört bir tarafa serpilmiş Likya lahitleri gelir. Lahitlerin en görkemlisi, bugün Uzunçarşı Caddesi'nde bulunan ve halk arasında Kral Mezarı olarak adlandırılan Likya Yazıtlı Anıt Mezar'dır (M.Ö.4.yy.).

Antiphellos'da bulunan önemli eserlerden bir tanesi de Kaş Antik Tiyatrosu' dur (M.Ö.1.yy). 4 bin kişilik seyirci kapasitesine sahip olan yapı M.S.2. yüzyılda onarım görmüştür. 26 basamaktan oluşan tiyatronun sahnesi yoktur ve yapının en önemli özelliği Anadolu'daki denize cepheli tek tiyatro oluşudur.

Tiyatronun kuzey-doğusunda Akdam olarak adlandırılan dor tipinde M.Ö. IV. yüzyıla ait ev tipi bir mezar vardır.Yapı, doğal kaya kesilerek yapılmıştır. 3.5 metre yüksekliğindedir ve içerisinde elele tutuşarak dans eden 24 kız figürü bulunmaktadır.Hastane Caddesi üzerinde, dış yüzü muntazam kesme taş kullanılarak yapılmış olan Tapınak bulunur. Yapının temel taşlarının Roma Dönemi'nden kaldığı tespit edilmiştir.

Patara (Ovagelemiş):Kaş'a 41 km. mesafededir. Antik kent, limanın doğu yakasında geniş bir alana yayılmış durumdadır. Kent ve limanı, yaklaşık 3 km. uzunluğundaki vadinin girişindedir. Patara Limanı, Xanthos (Eşen) Çayı'nın getirdiği alüvyonlarla dolunca bugünkü görünümünü almıştır. Kentin adından ilk kez Herodotos söz eder. Rivayete göre Patara, kentin kurucusu, Su perisi Lykia ile Apollon'un doğduğu yerdir. Şimdilik şehrin tarihi M.Ö. VI. ve V. yüzyıla kadar çıkarılmaktadır.

Şehir Bizans Dönemi'nde de önemli bir konum edinmiştir. Zira 'Noel Baba' olarak adlandırılan Saint-Nicholas Patara'lıdır. Hz. İsa'nın havarilerinden Saint Paul, Roma'ya gitmek için Patara'dan gemiye binmiştir ve Patara, Erken Hiristiyanlık Dönemi'nde Piskoposluk merkezi olmuştur.

Patara'ya girilirken yol üzerinde Likya tipi Roma Devri mezar anıtları görülür. Girişte üçgözlü Zafer Takı, sular altında kalmış üç nefli Liman Kilisesi ve Hurmalık Hamamının kalıntıları vardır.

Bunun 100 m. ilerisinde son kazılarda Likya şehirleri arasındaki mesafeyi gösteren yol kılavuzu bulunmuştur. Klavuz, Dünya karayollarının en eski ve en kapsamlı yol levhasıdır. Antik kentte yer alan Vespasianus Hamamı M.S. 69-79 yılında inşa edilmiştir. Hamamın yanındaki patika izlenirse, Patara' nin mermer döşeli ana caddesine ulaşılır. Caddenin ilerisinde Bizans Kalesi'nin geniş duvarları ile karşılaşılır. Bu kalenin doğusunda Korint Tapınağı ve baıi ucunda Bizans Kilisesi yer alır.

Patara Tiyatrosu (M.Ö.2.yy.) bir yamacın eteğine kurulmuştur ve tahmini 10.000 kişiliktir. Tiyatronun kumla kaplı olan bölümleri temizlenmiş ve yapı ortaya çıkarılmıştır. Patara antik kentinde yapılan arkeolojik kazı çalışmaları devam etmektedir.

Patara Plajı, 18 km. uzunluğu (en dar 280m. en geniş bölümü 1500 m. ulaşan ölçümü) ile Türkiye'nin en uzun kumsalına sahip plajıdır. Çevre Bakanlığınca 'Özel Çevre Koruma Bölgesi' ilan edilen Patara plajı, Caretta-Caretta deniz kaplumbağalarının üreme alanıdır. Bölgede, Caretta-Caretta' ların üreme dönemlerinde kaplumbağaların ekolojik ortamlarının devamı için, koruma tedbirleri titizlikle uygulanmaktadır.

Turistik bir yöre olan Patara' da çok sayıda konaklama tesisleri, otel, motel, pansiyon, alışveriş merkezleri ve leziz yöresel yemeklerin yapıldığı restoranlar bulunmaktadır. Ayrıca seracılık da büyük gelişim kaydetmiştir.

Xanthos:Kaş'a 45 km. mesafede Kinik beldesindedir. Eşen Çayı'nın doğu kıyısında kurulmuş, Likya Birliği'nin başkentidir. Kentin akropolisinden elde edilen yüzey buluntuları yerleşme tarihinin M.Ö. 8. yüzyıla kadar uzandığını ortaya koyar.

Antik kentteki ilk araştırmalar 1838'de İngiliz Charles Fellows tarafından yapılmıştır ve ne yazık ki görkemli mezar anıtları, Nereidler Anıtı, Harpyler Anıtı, Payave lahdi, Aslanlı Mezar, British Museum'a kaçırılmıştır.

Kent surları Roma ve Bizans Dönemleri'nde onarılarak çeşitli ilavelerle güçlendirilmiştir. Güneyde, M.Ö. 2. yüzyıla ait kapı yer alır. Bu kapının arkasında İmparator Vespasianus'a ait dor düzenli Zafer Kemeri görülür.

Güneybatıda kentin ilk kurulduğu yer olan Likya Akropolisi vardır. Artemis'e ait olduğu düşünülen bir tapınağın kalıntıları ile bir Bizans Kilisesi akropoliste bulunur. Kuzeydeki Roma Akropolisinde ise görkemli bir manastır dikkati çeker. Tiyatro, Roma Dönemi'ne aittir ve 2. yüzyıla tarihlendirilir.

Felen Yaylası (Phellos):Kaş'a 12 km. mesafede Felen Yaylası üzerinde, çevreye hakim tepelerde kurulmuştur. Phellos M.Ö. IV. yüzyılda oldukça önemli bir kentti. Antiphellos şehri, Phellos'un limanı idi. Phellos şehrinin etrafını çevreleyen surlardan bir bölümü hala ayaktadır. Kentte yer alan rölyeflerle bezeli bir lahit, M.Ö. IV. yüzyıla ait diğer lahitler ve ev tipinde kayadan kesilmiş mezarlar kenti çevreler.

Belenli (İsinda):Kaş'tan 13 km. mesafede Belenli Köyünün hemen yakınındaki tepe üzerinde kurulmuştur. İsinda küçük bir Likya şehridir ve etrafı surlarla çevrilidir. Kentte yer alan akropolün ortasında Likya yazıtlı iki ev tipi mezar ilgi çekicidir. Ayrıca birçok kaya mezarı ile Roma Devri'ne ait Likya tipi lahitler günümüze kadar varlığını sürdürmüştür.

Bezirgan (Pirha):Önemli bir yayla köyüdür. Pirha kalıntılarına köyden 20 dakikalık bir yürüyüşle ulaşılır. Antik kent denizden 850 metre yüksekte kurulmuştur. Kaya mezarları çoktur ve yönleri denize doğrudur. Lahitler ise dağınık bir şekilde sıralanmıştır. Birçok heykel ve rölyef bulunmuş olup, Antalya Müzesi'nde sergilenmektedir.

Sütlegen (Nisa):Kaş'a 60 km. mesafededir. Önemli bir yayla köyüdür. Ören yeri, köyden 15 dakika mesafededir. Şehrin Likçe olan ismi Neiseus, tiyatronun duvarında yazılmaktadır. Nisa'da Likya ve Roma Devri'nden kalma tarihi kalıntılar bulunur. Bazı lahitlerin ön cephelerinde, mızrak, kalkan, kadın ve erkek tasvirlerine rastlanmıştır. Antik kentin Agorası ve tiyatrosu bulunur. Likya Birliği Devri'nde bastırılan sikkeler, Antalya Müzesi'nde sergilenmektedir.

ULAŞIMI NASIL
Antalya- Kaş arası 192 km. Kaş ile Fethiye arası ise 110 km. Eğer Antalya'dan Kaş'a Gömbe üzerinden giderseniz yol üçte bir oranında uzuyor. Kaş ile Bodrum arası ise 400 km. Kaş'a karayolu ile varmak istiyorsanız, biraz sıkıntıyı göze almalısınız. Dağların denize dik uzanması, bölgeye yol yapımını güç bir hale getirmiş

NEYİ YENİR
Akdeniz mutfağı yaygın. Kaş'ta ev yemeği sunan restoranların hemen hepsinde Akdeniz mutfağının tipik lezzeti hakim. Yöresel tatlar hemen fark ediliyor. Gömbe Yaylası"nın kebabı ve dondurmasını tatmadan geçmeyin. Yayla balı, hem besleyici, hem şifalı. Yayla yoğurdu, üzüm pekmezi, keçiboynuzundan elde edilen harnup pekmezi çok meşhur. Kaş'ın en tipik yöresel yemeği "tereyağlı keşkek". Kaş'ta dünya mutfağından örnekler sunan restoranlar bulmak da mümkündür.

Kanada tatili turistik mekanları otelleri ve leziz yemekleri

Kanada, eski adı ile Kanada Dominyonu, Kuzey Amerika kıtasında en kuzeydeki ülkedir. 10 eyalet ve 3 bölgeden oluşan, merkezi olmayan, anayasal monarşi ile yönetilen, 1867'de Konfederasyon yasası ile kurulan bir federasyondur. Kuzey Amerika kıtasının hemen hemen yarısını kaplayan, yüzölçümü bakımından Rusya Federasyonundan sonra dünyânın ikinci büyük ülkesi. Doğusunda Atlas Okyanusu, batısında Pasifik Okyanusu, kuzeyinde Alaska ve Kuzey Buz Denizi, güneyinde ise ABD vardır. Atlas Okyunusundan Pasifik Okyanusuna uzunluğu 5000 km, Amerika-Kanada sınırından kuzeye kadar olan uzunluğu ise 4480 kilometredir.
Kanada'nın başkenti Ottawa'dır. Eski bir Fransız ve İngiliz kolonisi olan Kanada, hem La Francophonie, hem de İngiliz Milletler Topluluğuna bağlıdır.
Kanada çağdaş ve teknolojik olarak ilerlemiş bir ülkedir ve fosil yakıt kaynakları, nükleer enerji üretimi ve hidroelektrik güç üretim imkanları ile enerji bakımından genelde kendine yeterlidir. Ekonomisi geleneksel olarak yüksek miktarlardaki doğal kaynaklarına dayalıdır. Her ne kadar çağdaş Kanada ekonomisi çeşitlenmişse de doğal kaynakların kullanımı halen çoğu bölgesel ekonominin önemli bir parçasıdır.
Güney komşusu Amerika Birleşik Devletleri'nin onda biri nüfusu ile, Kanada'nın ekonomik gücünün de onda biri olması beklenirken, gerçekte bu oranı genellikle aşar.
Kanada’ya ilk yerleşenler, Bering Boğazını geçerek, Kuzey Amerika’ya gelen Kızılderililer (güney kesimde) ve Eskimolar (kuzey kesiminde) olarak kabul edilir. On altıncı yüzyılda Jacques Cartier, Kanada topraklarını keşfetti. Cartier 1534-1536 yılları arasında Saint-Laurent Körfezine girerek, bugünkü Montreal’a ve Québec’e kadar ilerleyip Kanada ülkesini bulmuş oldu ve bu toprakları Fransa’ya dâhil etti. O zamanlar ülkede mâden bulunmadığından kolonileştirme hareketi yarım kaldı ve Kanada tarafı yalnız Morino avcıları ile kürk tüccarlarının uğrak yeri oldu. Fakat Fransız yöneticilerin asıl maksadı, avcılığı, orman ve maden işletmesini geliştirmek, Fransa’nın ihtiyaç duyduğu hammaddeleri tedârik etmek ve misyonerler vâsıtasıyla Hıristiyanlığı yaymaktı.
1629’da İngilizlerin eline geçen Kanada’yı 1632’de Fransa geri aldı. Ülkede yerleşmeyi desteklemek için her yıl göçmen ve paralı gönüllüler gönderdi.
On sekizinci yüzyılda İngiltere’yle yapılan bir antlaşmayla Kanada İngiltere’ye bırakıldı. İngiliz göçmenlerin Kanada’ya büyük hızla yerleşmesi ile 1763-1837 yılları arasında İngiliz rejimi ülkede etkili oldu.
1783 yılında ABD’nin bağımsızlığını tasdik eden Versailles Antlaşmasından sonra Kanada, İngiltere taraftarı göçmenlerin akınına uğradı. 1791’de İngiltere, Saint Laurent topraklarını ikiye bölerek güneydoğu tarafları Fransız, kuzeybatı tarafları da İngiliz eyâleti şekline soktu. Her iki eyâlette de parlamento rejimi kuruldu ise de, genelde İngilizler ticarette yönetimi ellerinde tutuyorlardı.
1837’de Yukarı Kanada ve Aşağı Kanada’da meydana gelen isyan ile, Avrupalılar ülkenin yönetiminde kendilerine daha çok söz hakkı veren bir hükümetin kurulmasına imkân verdi. 1867’de Kuzey Amerika Britanya antlaşması, Ontario, Québer, Nauvelle-Ecorse ve Nouveau-Brunswich’i birleştirerek Kanada dominyonunun doğmasına sebeb oldu.
1914-1918 yılları arasında vukû bulan Birinci Dünyâ Savaşına İngiltere’nin katılması Kanada’yı da savaşa sürükledi. Bir İngiliz kolonisi olan Kanada, İtilaf devletlerine teçhizât ve malzeme yardımında bulundu.
1926 yılında, Londra’da imparatorluk konferansında İngiltere ve dominyonlarına statü eşitliği verildi. 1931 West Minster Tüzüğü ile Kanda bağımsız bir devlet oldu. 1939’da İkinci Dünya Savaşı patlak verince Kanada, Almanya’ya karşı savaş îlân etti ve bu savaştan güçlenmiş olarak çıktı. 1989 başında yapılan bir antlaşmayla ABD ile Kanada arasında gümrükler kalktı.
“Kanada” adı bir Huron- Iroquoian kelimesi olan ve “köy”, “yerleşke” ya da “kulübeler topluluğu” anlamındaki “Kanata”dan gelir www.canadianheritage.gc.ca/progs/cpsc-ccsp/sc-cs/o5_e.cfm; “Kanata” kelimesi daha önce şu anki adı Quebec City olan Stadacona için kullanılmıştır. Avrupalı ilk kaşiflerin yaptıkları haritalarda Ottawa Nehri, ve Montreal'in aşağısındaki Saint Lawrence Nehri “Kanada Nehri” olarak gösterilmiştir.
1867'de Kanada Konfederasyonu aracılığıyla İngiliz Kuzey Amerika Yasası “Kanada adındaki tek Dominyon”u yarattı. Dominyon kelimesinin Kraliyet yerine seçilme nedeni ABD'de olası anti-monarşik duyguların düşman edilmesini önlemek, ve Kanada'nın İngiliz Krallığı'nin kendi kendini yöneten bir kolonisi olduğunu yansıtmaktı. Ülkenin isim ve sloganı ayrıca İncil'deki “Denizden denize ve nehirden yerkürenin sonlarına kadar bir dominyonu olmalı.” ayetiyle ilişkilendirilir.
1960'lara kadar ülkenin adı “Kanada Dominyonu” olarak kullanılıyordu, ancak bu tarihten sonra Dominyon Hükümeti bütün resmi devlet belgelerinde ve anlaşmalarında “Kanada” adını kullanmaya başladı. Bunun amacı Kanada'nın Birleşik Krallık'tan özerkliğini göstermekti, ancak bazı eleştirmenler ülkenin uygun adının “Kanada Dominyonu” olarak kullanılmasını savunuyorlardı. 1982 Kanada Yasası ülkenin adı olarak sadece “Kanada” kelimesini kullanır. 1982'de daha sonra Dominyon Günü'nun adı Kanada Günü olarak değiştirildi.
Fizikî Yapı
Kanada’nın yarısına yakın bir kısmı, Laurentian yaylası da denilen Kanada Kalkanı adlı bölgeden meydana gelmektedir. Kıtanın bu bölgesi, 4.568.889 kilometrekarelik bir alanı kaplayan çok eski ve sert kayalardan meydana gelmiş bir görünümdedir. Bu bölge Hudson Körfezinin etrafında bir kalkan biçiminde yayılarak Labrador kıyılarından başlayıp, St.Lawrence Irmağı ile Huron ve Superior Gölleri boyunca uzanır. ABD topraklarına girdikten sonra kuzeybatıdaki göllerin arasından geçerek Mackenzie Irmağı ağzının yakınlarında Kuzey Buz Denizinde son bulur. Kenarları, orta kısmını meydana getiren Hudson Körfezinden daha yüksek olduğu için bu bölge, bir tabağa benzetilir. Güneydoğuda Kalkan bölgesi ovalık görünümünden sıyrılarak St.Lawrence Irmağı ve Körfezi boyunca birdenbire yükselir.
St.Lawrence bölgesi: Kalkanın güneydoğusunda kalan bu bölge, yarımada biçimindeki Güney Ontario’yu ve Québec kentinin güneybatısında hafifçe dalgalanan alanı içine alır. Huron Gölünde Bruce yarımadasından güneydoğu uzantısına kadar bölge sert bir kireç taşı tabakası ile kaplıdır. Bu tabakanın Niyagara Irmağı tarafından yarılmasıyla ünlü Niyagara Çağlayanı meydana gelir. Kalkan ile Kanda Appalaşları arasında yer alan St.Lawrence Ovaları, târih öncesi dönemlerde denizle kaplanmışlardır. Bugün ise bir birikinti ovası görünümündedirler. Ancak bu duruma, Montreal’in doğusunda sıra halinde yükselen ve sayıları sekizi bulan Montreregian Tepelerine rastlanmaz. Ovalar Ontario yarımadasından Kalkanın güneydoğusundaki bir uzantısıyla ayrılırlar. Bu uzantı, Ontario Gölü ağzına yakın bir yerde, St.Lawrence Irmağı tarafından kesilir.
Appalaş bölgesi: Appalaş dağ sisteminin bir parçası olan bu bölge, Québec’in doğu sınırını, New Foundland adasını ve New Brunswick, Nova Scotia ve Prince Edward adası eyaletlerini içine alır. Kuzeyde Kanada Kalkanı ile Nova Scotia’daki sert kayalık arazi arasında yer alan Maritime eyaletleri bir havza meydana getirir.
İç ovalar: Kanada Kalkanının batısında bulunan üçgen biçimindeki bölüm, ABD’deki büyük ovaların bir uzantısıdır. Bu iç ovalar, değişik jeolojik merhalelerden geçmişlerdir. Ova içlerine doğru ilk yükselti, 490 m’lik Manitoba yüksekliğidir (Duch, Riding ve Porcupine Dağları) ikinci yükselti ise Saskat Chewan’da 910 m yükseklikteki Missouri Coteau’dur. Eski buz göllerinin birikimi, ovaların özelliğini kaybetmelerine yol açmıştır. Saskatchewon ve Albetro’daki ovalar, akarsular tarafından derin bir biçimde oyulmuşlardır. Güney kesimlerinde ise ünlü Prairie bölgesi vardır.
Akarsular ve göller: Kanada’da doğan bütün akarsular, sularını denize dökerler. Bu nehirlerin çoğu hem ulaşım yolu, hem enerji kaynağı olarak kullanılırlar. Ülkenin en önemli nehirleri, kayalık dağların doğusundan doğan, Kuzey Buz Denizine, Atlas Okyanusuna ve Hudson Körfezine dökülen nehirlerdir. Bu nehirlerden Mackenzienin uzunluğu 3700 km olup, Kuzey Buz Denizine dökülür. Bu nehir yılın sekiz ayında donduğu için ulaşımda yararlanılamaz. Saint Laurent Nehri daha kısa olmasına rağmen, ülkenin çok önemli ulaşım yoludur. Ontario Gölünden doğar, bir dizi gölün meydana gelmesine sebeb olur ve Atlas Okyanusuna dökülür. Denize döküldüğü yerde meydana gelen haliçin uzunluğu 40 km’yi bulur.
Göllere gelince, Kanada topraklarındaki irili ufaklı göllerin sayısı 250 bini bulur. Bunların en büyükleri Ayı Gölü 31.080 km2, Büyük Esir Gölü 28.919 km2, Winnipeg Gölü 24.530 km2dir. Saing Laurent göller serisi ise ABD ile Kanada toprakları arasında yer alır.

İklim
Bölgeler arasında iklim bakımından büyük farklılıklar görülür. Kuzey bölgelerinde kışlar uzun ve soğuk, batı ve güneydoğuda ise daha yumuşak geçer. Temmuz ayında ısı ortalaması 16°C’dir. iklimi etkileyen en önemli faktörler denize ve Kuzey Kutbu’na olan uzaklık ve yakınlık derecesidir. Kuzey Kutbu kuşağı içinde kalan bölgelerde, mesela Euroka’da kışın ısı ortalaması -37°C’dir. Yazın ise ancak +6°C’ye çıkar. Yağmur karyağışı da denizden olan uzaklığa bağlı olarak değişiklik gösterir.

Tabiî Kaynaklar
Bitki örtüsü ve hayvanlar: Kanada’nın toprağı ve bitki örtüsü iklime çok bağlıdır. Orman kuşağı, Mackenzie Irmağı ağzından Hudson Körfezinin güney sahillerine ve Ungaua yarımadasına kadar uzanır. Bu kuşağın kuzeyinde verimsiz topraklar üzerinde yalnızca tundralara rastlanır Güneyde ise “Prairie”ler dışındaki bütün alanlar ormanlıktır.
Bu ormanlarda her çeşit yabanî hayvan ve kuşlara rastlamak mümkündür. Kutuplarda kutup ayıları ve misk sığırları yaşarlar. Denizlerde fok, mors ve balinalar vardır. Daha güneyde geyikler, siyah ve boz ayılar, kurtlar, tilkiler, kunduzlar ve diğer kürk hayvanları görülür.
Mâdenler: Kanada geniş yeraltı zenginliklerini daha yeni kullanmağa başlamıştır. En önemli mâdenler arasında petrol gelmektedir. Çıkarılan diğer mâdenler ise nikel, demir, bakır, çinko, altın, kurşun ve uranyumdur. Kanada uzun zamandan beri dünyanın en fazla nikel çıkaran ülkesidir.

Nüfus ve Sosyal Hayat
Kanada 27 milyonu aşkın nüfûsa sâhiptir. Nüfus yoğunluğunun en fazla olduğu bölgeler doğudaki deniz eyâletleridir. Ontario ve Québec; sonra daha batıdaki bölgeler (Manitoba, Saskatchewan, Alberta) ve İngliiz Kolobiyası gelir. Kuzeyde nüfus seyrektir.
Kanada oldukça şehirleşmiş bir ülke olup, nüfûsunun üçte ikisinden fazlası şehirlerde yaşar. Nüfûsun ekseriyetini iki büyük etnik grup meydana getirir: Britanya asıllı Kanadalılar, yâni İngiliz, İrlandalı ve İskoç kökenliler (% 43) ve Fransız asıllı Kanadalılar (% 31). Nüfûsun diğer bölümünü yakın târihteki göçlerle Avrupa’dan gelenler meydana getirir: Almanlar, Ukraynalılar, İtalyanlar, Macarlar vs. Kızılderililer ve Eskimolar bütün nüfusun ancak % 1’ini teşkil eder. İngilizceyi ana dil olarak kabul eden şehirlilerin oranı Britanya asıllıların oranından fazladır. İstatistiklere göre, iki dil konuşan Kanadalıların çoğu, nüfusun Fransız kökenli olduğu bölgelerde oturmaktadır.

Siyâsî Hayat
Kanada, Cumhûriyet ile yönetilir. Anayasası 1867’de kabul edilmiştir. İngiltere Kraliçesi İkinci Elizabeth aynı zamanda Kanada’nın da kraliçesidir. Ottawa’da kendisi tarafından atanan bir genel vâli bulunur. Parlamento, Senato ve Avam Kamarasından meydana gelmiştir. Senato, başbakanın tavsiyesiyle seçilen 102 senatörden müteşekkildir. Avam Kamarası, her eyâletten nüfus oranına göre, beş yıllık süreyle seçilen 264 milletvekilinden meydana gelir. Her Kanada vatandaşı 18 yaşından îtibâren bulunduğu seçim bölgesinde oy kullanma hakkına sâhiptir.
Kanada, 10 eyâlet ve ülkeye bağlı iki toprak parçasının bir araya geldiği bir federasyondur.

Ekonomi
Kanada son derece zengin tabiî kaynaklara sahiptir. Geniş alanlara yayılan verimli topaklar, ülkeyi saran orman kuşakları, zengin balıkçılık sahaları ve mâden yatakları çok çeşitlidir. Bu kaynaklar sanâyiye gerekli hammaddeyi sağlar.
Tarım: Topraklarının % 7,8’i tarıma elverişli olup, işgücünün % 10’u bu kesimde çalışmaktadır. Ülkede buğdaydan şeker kamışına, tütünden sebze ve meyveye kadar her çeşit ürün yetiştirilmektedir.
Kanada, en çok buğday yetiştiren ülkelerden biridir. Buğday ihracatında ABD’den sonra dünyâda ikinci gelir. Diğer yetiştirdiği ürünler arasında arpa, yulaf, çavdar bulunur. Kanada, en çok elma yetiştiren ülkeler arasındadır. Elmanın yanında armut, şeftali erik gibi meyvelerin de önemi büyüktür.
Hayvancılık: Kanada’da otlakların ve mer’aların çokluğu sebebiyle hayvancılık önemli bir gelirkaynağıdır. Süt ve et ürünleri ihraç eder. En çok yetiştirilen hayvan sığırdır. Küçükbaş hayvanların ve atların sayıları gittikçe azalmaktadır.
Ülkede kürkçülük geliştiği için 2000’e yakın çiftlikte vizon, tilki, su samuru ve şinşila gibi kürk hayvanları yetiştirilmektedir.
Ormancılık: Ülke topraklarının yaklaşık % 48’ini kaplayan ormanlar, orman sanayiinde büyük önem taşır. Fakat işgücünün ancak % 1’inin çalıştığı halde, orman sanâyiinin ihrâcata katkısı büyüktür. Kereste kaynaklarının en çok bulunduğu Québec’te elde edilen ürünün büyük kısmı kâğıt hamuru yapımında kullanılır. İngiliz Kolombiyası’nda yetişen çam ağaçlarından biçilmiş kütük ve kontraplak yapılır Ormancılığın kışın yapıldığı ülkede kütüklerin fabrikalara ulaştırılması için daha çok akarsulardan faydalanılır. Kanada’da senede yaklaşık 10 milyon tondan fazla gazete kâğıdı üretilmektedir. Bu ise dünya imalatının yarısıdır. Bunun büyük kısmı ABD’ye ihraç edilir.
Balıkçılık: Kanada’nın batısı ve doğusu büyük okyanuslarla çevrili olması ve ülkede büyük göllerin bulunması sebebiyle balıkçılık çok gelişmiştir. Balık ihraç eden ülkeler arasında Japonya ve Norveç’den sonra üçüncü sırayı alır. Büyük ve modern balıkçı filosuyla som, morina, borlam, ringa ve sardalya gibi balıklar avlanır.
Sanâyi: Kanada, ülkeye yeterli iş gücünü temin eden nüfus artışı, tabiî kaynakların bolluğu, enerji kaynaklarının bulunması ve yabancı sermayenin ülkeye akışı gibi faktörlerle dünyânın en büyük sanayi güçlerinden biri olmuştur.
Kanada, ilâçtan dokumaya, elektronik âletlerden tarım âletlerine, uçaktan otomobile kadar birçok sanayi ürününü üreten bir güce sâhiptir. Toronto-Montreal ekseri sanâyi faaliyetlerinin en önemli merkezini teşkil eder. Ontario eyâleti îmâlâtın % 40’ını, Québec eyaleti ise % 25’ini sağlar.
Ülkede gelişmiş olan sanâyi dalları olarak çelik sanâyii, tarım makinaları sanâyii, ulaştırma malzemesi sanâyii, kâğıt sanâyii, kimyâ sanâyii ve gıdâ sanâyii sayılabilir. Bu sanâyi kollarının bir kısmı dünyâca ünlüdür.
Sanâyinin gelişmesinde büyük rolü olan enerji kaynakları ülkede bol, işletilmesi kolay ve ucuzdur. Bilhassa hidroelektrik enerjisi potansiyeli dikkate değer derecededir.
Kanada dünyânın en büyük ticâret ülkeleri arasında yer alır. Ticâret hacmi bakımından ABD, Birleşik Almanya, İngiltere, ve Fransa’dan sonra dünyada beşincidir.
Kanada dışarıya elde ettiği sanâyi ürünlerini satar. Otomobil ve yedek parça ihracatı bütün ihracatının % 25’i kadardır. Bunu kağıt, selüloz, alüminyum, nikel, uranyum, asbest, bakır, petrol, elektrik enerjisi, tabiî gaz, soy metaller, demir filizi, kurşun, kimya ve balık ürünleri takip eder. En fazla ihracat yaptığı ülkeler ABD, İngiltere ve Japonya’dır. En fazla ithalatı yine bu üç ülkeden yapar.
Ulaşım: Kanada’da ulaşım 120.000 km uzunluğunda demiryolu ve 280.251 km’lik karayolu ile sağlanır. Bu karayollarının % 57’si asfaltlanmıştır. Demiryollarının yarısı devlete, yarısı özel sektöre aittir. Büyük göller bölgesinde bulunan St. Lawrence su yolu, dünyânın en büyük su yollarından biri olup, gölleri ve kanalları denize birleştirir.
İki yanı denizlerle çevrili olan Kanada’da deniz ulaşımı çok gelişmiştir. Limanlarına her tonajda gemi yanaşıp, yük boşaltıp alabilmektedir. Önemli limanları Vancouver ve Sept-Iles’tir.
Hava ulaşımı devlete bağlı Kanada Havayolları ve özel sektöre ait Kanada Pasifik Havayolları ile sağlanmaktadır. Târifeli sefer yapılan havaalanı 61’dir.

Kapadokya tatili turistik mekanları otelleri ve leziz yemekleri

Kapadokya, (Pers dilinde “Güzel Atlar Ülkesi” anlamına gelir). Bölge 60 milyon yıl önce; Erciyes, Hasandağı ve Güllüdağ’ın püskürttüğü lav ve küllerin oluşturduğu yumuşak tabakaların milyonlarca yıl boyunca yağmur ve rüzgar tarafından aşındırılmasıyla ortaya çıkmıştır.

İnsan yerleşimi Paleolitik döneme kadar uzanmaktadır. Hititler'in yaşadığı topraklar daha sonraki dönemlerde Hırıstiyanlığın en önemli merkezlerinden biri olmuştur. Kayalara oyulan evler ve kiliseler bölgeyi Hıristiyanlar için devasa bir sığınak haline getirmiştir.

Kapadokya bölgesi, doğa ve tarihin bütünleştiği bir yerdir. Coğrafi olaylar Peribacaları'nı oluştururken, tarihi süreçte, insanlar da bu peribacalarının içlerine ev, kilise oymuş, bunları fresklerle süsleyerek, binlerce yıllık medeniyetlerin izlerini günümüze taşımıştır. İnsan yerleşimlerinin Paleolitik döneme kadar uzandığı Kapadokya'nın yazılı tarihi Hititlerle başlar. Tarih boyunca ticaret kolonilerini barındıran ve ülkeler arasında ticari ve sosyal bir köprü kuran Kapadokya, İpek Yolu'nun da önemli kavşaklarından biridir.
GEZİLECEK YERLER
Zelve: Avanos'a 5 km, Paşabağlarına 1 km uzaklıktaki Zelve, Aktepe'nin dik ve kuzey yamaçlarında kurulmuştur. Üç vadiden olaşan Zelve Ören Yeri, peribacalarının en yoğun olduğu yerdir. Vadideki peribacaları sivri uçlu ve geniş gövdelidir.

Zelve, özellikle IX. ve XIII. yüzyılda hıristiyanların önemli yerleşim ve dini merkezlerinden biri olmuş; aynı zamanda rahiplere ilk dini seminerler de bu yörede verilmiştir.

Çavuşin (Nicephorus Phocas) Kilisesi: Göreme-Avanos yolu kenarında, Göreme'ye 2.5 km uzaklıktadır. Oldukça yüksek tek nefli, beşik tonozlu, üç apsisli olan kilisenin narteksi yıkılmıştır. 964/965 yıllarına tarihlenmektedir.

Güllüdere (Aziz Agathangelus) Kilisesi: Çavuşin köyüne yaklaşık 2 km uzaklıktaki Güllüdere vadisinin en soldaki kolunda yer alır. Vadinin hemen başlangıcında, solda dik bir yamaç üzerine yapılmıştır.Nef, dikdörtgen planlı, düz tavanlı ve geniş tek apsislidir. VI.-VII. yüzyıla tarihlenen mimariye IX.-X. yüzyılda apsis ilave edilmiştir. Apsisteki iki ya da üç fresk seviyesi apsisin devamlı olarak boyandığını gösterir. Madalyon içinde tahtta oturan İsa'nın sağında ve solunda yer alan İncil yazarlarının sembolleri simetrik olarak resmedilmiştir. Düz tavan, kabartma olarak yapılmış, ortada daire içinde haç, kenarlarda ise palmiye motiflerinin arasında çelenk motifleriyle dekore edilmiştir. Bu şekilde haçı esas alan dekorasyonlar daha çok İkonoklastik Döneme aittir. Kapadokya'da yaşayan halkın haça karşı özel sevgisinden dolayı İkonoklastik Dönem sonrasında da sevilerek yapılan bir motiftir. Çünkü haç Kudüs'teki "Kutsal Haç"ı temsil etmekteydi.

Özkonak Yeraltı Şehri: Avanos'un 14 km uzağında yer alan yeraltı şehri, İdiş dağının kuzey yamaçlarına volkanik granit bünyeli tüf tabakalarının oldukça yoğun olduğu yere yapılmıştır. Geniş alanlara yayılmış olan galeriler birbirlerine tünellerle bağlanmıştır.

Kaymaklı ve Derinkuyu yeraltı şehirlerinden farklı olarak katlar arası haberleşmeyi sağlayacak çok dar ve uzun delikler bulunmaktadır. Düzgün oyulmuş odaların girişleri kapatıldığında havalandırma da bu dar (5cm) ve uzun deliklerle sağlanmıştır. Yine diğer yeraltı şehirlerinden farklı olarak sürgü taşından sonra, tünel üzerine (düşmana kızgın yağ dökmek maksadıyla) delikler oyulmuştur.

Özkonak yeraltı şehrinde Kaymaklı ve Derinkuyu yeraltı şehrinde olduğu gibi hava bacası, su kuyusu, şırahane ve sürgü taşları bulunmaktadır.

ULAŞIMI NASIL
Nevşehir'e ulaşım en çok karayoluyla sağlanıyor. Yöreye uzanan yollar genel olarak iyi durumda... En önemli karayolu bağlantısı Ankara-Kayseri.

Bölgeye gitmek için İstanbul 'dan yola çıkmışsanız, otobanı izleyerek keyifli bir yolculuk yapabilirsiniz. İstanbul – Nevşehir, İzmir – Nevşehir, Ankara – Nevşehir güzergahlarında her gün araç bulunabiliyor. Nevşehir Kapadokya ve Lüks Göreme Turizm gibi yerel firmaların bu güzergahlarda çok sık seferleri var. Yörenin büyük yerleşim birimlerine uzaklıkları ise şöyle: İstanbul-Nevşehir arası 730 km, İzmir-Nevşehir arası 763 km, Ankara- Nevşehir arası 276 km

NEYİ YENİR
Otel restoranları zengin açık büfeleri ile yarım pansiyon kalanlara hizmet veriyorlar.

Kamerun tatili turistik mekanları otelleri ve leziz yemekleri

Kamerun
Yaunde, 1,430,000 lik nüfusuyla Kamerun`un başkenti ve Duala`dan sonra en büyük 2. kentidir. Ülkenin merkezinde deniz seviyesinden 750 m yükseklikte bulunur.
Fransızca, Fransızca Hint-Avrupa dillerinden, Fransa ve Fransız uygarlığının etkilediği toplumlar tarafından kullanılan dil.
İngilizce, yerli diller DİNİ: İngiltere kökenli bir dil olan İngilizce ABD, Avustralya, Yeni Zelanda, İrlanda, Güney Afrika ve Kanada gibi pek çok ülkede ana dil olarak kullanılıyor. İngilizce 380 milyon kullanıcısı ile dünya üzerinde en çok konuşulan 3. dildir. (Çince ve Hintçe'den sonra)
İslamiyet, Arapça "selem" kökünden alınmış olan İslam (Arapçası ???????,), sözlükte, "itaat etmek, boyun eğmek, teslim olmak, kötülüklerden salim bulunmak, selamete ulaşmak" vb. anlamlara gelen bir mastardır. İslam Hz. Muhammed (s.a.v)'e Allah tarafından vahiyle bildirilen son ve kâmil dinin adıdır. Bu dine uyanlara Müslüman denir.
Hıristiyanlık, "Hıristos" da denen (Yunanca "khristos", kutsanmış'tan) İsa Peygamber'e inananların ve öğretisini benimseyenlerin dinidir. İsa, Roma imparatoru Augustus zamanında Yahudiye'de (bugünkü Filistin), Beytüllahm'da Hz. Meryem'den doğdu. 30 yıl kadar sonra, Kudüs'te İmparator Tiberius'un saltanatı döneminde çarmıha gerilerek öldürüldü.
Mesaimin kapsamı ve özgünlüğüyle ilgi çeken İsa, Hıristiyanlarca İncili, yani sınırsız bir merhamet yoluyla insanların nasıl kurtulaca
Animizm PARA BİRİMİ: Kamerun Frankı
On beşinci yüzyılda Psikolojik olaylarda olduğu gibi hayatla ilgili olayları da düşünen bir ruhun yönettiğine inanan sistem (Stahl doktrini). Stahl'ın animizmi hem mekanizme hem de vitalizme karşıdır;
Portekizli denizci Portekiz Avrupa’nın güneybatı ucundaki İber Yarımadasında yer alan ve etrafı İspanya ve Atlas Okyanusu ile çevrili bir ülke. 36°58’ ve 42°09’ kuzey enlemleriyle 6°11’ ve 9°30’ batı boylamları arasında kalan Portekiz’in kuzeyden güneye uzunluğu 560 km, genişliği de 215 km’dir.
Fernando Poo’nun kıyılarını görmesiyle keşfedilen Kamerun’a Avrupalılar 17. yüzyılda yerleşmeye başladılar. Kıyı kesimlerdeki kabileler, Avrupalıların iç kesimlere sızmalarına yardım ettiler. İlk olarak Almanlar ülkeyi ele geçirdiler. 1916’ya kadar Almanların elinde kalan Kamerun, Alman, Almanya vatandaşlık|vatandaşlığını almış veya Cermen ırkından gelen ve genellikle Orta Avrupa`da yaşayanlara ithaf edilen bir sıfattır.
Birinci Dünya Savaşı sonrası Birinci Dünya Savaşı, 1914 yılında Avrupa'da başlamış, ancak dünyanın dört bir yanındaki ülkelerin katılması ve diğer kıtalardaki sömürgelere de yayılması nedeniyle "dünya savaşı" olarak adlandırılmıştır. 1914'te başlayan savaş 1918 yılında sona ermiştir. 30 Ekim 1918'de Osmanlı Devleti Mondros Mütarekesi'ni imzalayarak savaştan çekildi.
İngiltere ve Büyük Britanya ve Kuzey İrlanda Birleşik Krallığı, İngiltere Avrupa’nın kuzeybatı kıyısında yer alan Britanya Adalar Topluluğu üzerinde, dört ülkeden müteşekkil bir devlet. Bu adalar topluluğu Büyük Britanya ve İrlanda Adalarıyla birlikte, 5000 küçük adadan meydana gelmiştir. Batısında İrlanda Denizi, doğusunda Kuzey Denizi, kuzeyi, güneybatısı ve kuzeybatısı Atlas Okyanusu ile çevrilidir.
Fransa’nın, Almanya’nın Afrika’daki sömürgelerini ele geçirme çalışmaları sonucu aralarında paylaşıldı. Ülkenin onda dokuzu Fransız, onda biri de İngiliz hâkimiyetine girdi. 1959 yılında iç yönetimde bağımsızlığını kuran Kamerun, 1960’da ise yapılan halk oylamasıyla tam bağımsızlığını kazandı. 1961’de İngiltere yönetimindeki parçası Batı Kamerun’da, Kamerun Cumhûriyeti ile birleşti. 1972’de yapılan bir referandum neticesinde yürürlüğe giren yeni anayasayla federal yönetimden, merkezî bir yönetime geçildi. 1984’te askerî darbe girişimi başarısızlıkla neticelendi. Bağımsızlığını kazandıktan otuz iki yıl sonra 1992’de ilk kez çok partili seçimler yapıldı. 11 Ekim 1992’de yapılan Başkanlık seçimlerini Biya kazandı. Başkanlık seçimlerine hîle karıştırıldığı gerekçesiyle şiddetli gösteriler oldu. Fiziki Yapı
Yeryüzü şekli bakımından değişik yapı gösteren Kamerun üç bölgeye ayrılarak incelenmektedir:
Güney Kamerun; Fransa Cumhuriyeti (Fransızca:République Française) ya da kısaca Fransa, Belçika, Lüksemburg, Almanya, İsviçre, İtalya, Monako, Andorra ve İspanya ile komşu olan, Batı Avrupa'da ülke. Avrupa Birliği'nin kurucu üyesidir.
Atlas Okyanusu kıyılarının nehirlerinden haliçlerle devam eden yer yer sazlık ve mangrov adı verilen bataklık bitkilerile kaplı, sıcak, yağışlı ovalar uzanır. Güney ve doğu boyunca nehir yatakları ile parçalanmış, yüksekliği kuzeye doğru 1000 m’yi bulan yaylalar bu bölgenin başlıca yer şekilleridir. Güneybatıdan başlayan sarp kırıklar kuzeydoğuya doğru uzanırlar. Burada yanardağlar vardır. Eskiden İngiliz Kamerun’u olan bu topraklarda bulunan ve bir yanardağ olan Kamerun Dağı, denizden az içeride 4070 m yüksekliğe sâhiptir ve hâlen faaliyettedir.
Orta Kamerun; kuzeybatı sarp kırıkları ile çevrili olan bir yayladır. Yüksekliği 800-1500 m arasında değişir.
Kuzey Kamerun; Ova, Mandasa Dağları ve kuzeye doğru Çad Gölüne kadar olan kısmı içine alan bir bölgedir. Göllere doğru uzanan bu yer ülkenin, Afrika’nın iç kısımlarına uzanan kısmıdır. Ülkenin önemli nehirleri arasında Atlas Okyanusuna dökülen Nyong, Samağa Canpo ve Dya nehirleri bulunur.

İklim
Kamerun yeryüzü şekilleri gibi iklim yönünden de değişiklik gösterir. Ülkede genel olarak ekvator iklimi hüküm sürer. Kuzeye gidildikçe iklim kuraklaşır. Orta Kamerun’da bol yağış olmasına rağmen 5 ile 7 ay süren bir de kurak mevsim vardır. Güney kesimi dünyânın en çok yağış alan bölgesinden biridir. Yıllık yağış ortalaması 10 m’yi bulur.

Tabiî Kaynaklar
Bitki örtüsü ve hayvanlar
Güney kesimi ve kıyı şeridi gür Ekvator ormanları ile kaplıdır. Orta kısımda ise savanlar ve küme ağaç topluluklarına rastlanır. Kuzey kesiminde dikenli ağaçlar ve bitkiler çöle geçişi sağlar. Güney kesiminde ormanların yanında sazlık ve manğrov adı verilen bataklık bitkileri ile kaplıdır. Tropikal ormanları bulunan ülkede; fil, şempanze, goril, zürâfa, antilop, aslan gibi yabanî hayvanlar bulunur.

Mâdenler
Yeraltı kaynakları bakımından fakir olan Kamerun’da kaserit, titan oksidi, Duala bölgesinde de petrol bulunmaktadır. Bunun yanında altın, alüminyum ve kalay da bulunur. ATLAS OKYANUSU Alm. atlantischer Ozean, Fr. Océan Atlantique, İng. Atlantic Ocean. Dünyanın ikinci büyük denizi. Büyüklük bakımından Büyük Okyanustan sonra gelir. Doğusunda Avrasya ve Afrika, batısında Amerika (kuzey ve güney) bulunur. Bu okyanus, eski dünya ile yeni dünyayı birbirinden ayırır.
Bazıları Kuzey Buz Denizi ile Antarktika Okyanusunu da Atlas Okyanusuna dahil ederler. Umumi kanaat, Kuzey Buz Denizi ile Antarktika Okyanusunun buraya dahil olmadığı
Gümüş, Alm. Silber (n), Fr. Argent (m), İng. Silver. Kimyâda simgesi Ag olan, beyaz, parlak, kıymetli bir metalik element. Atom numarası 47, atom ağırlığı 107,87’dir. Erime noktası 961,9°C, kaynama noktası 1950°C ve özgül ağırlığı da 10,5 gr/cm3tür. Çoğu bileşiklerinde +1 değerliklidir. Ag sembolü Lâtince argentum kelimesinden gelir.
bakır, Alm. Kupfer, Fr. Cuivre, İng. Copper. Sembolü Cu olan bir metal. Kırmızı renklidir. Takriben M.Ö. 8000 yıllarında kullanıldığı bilinmektedir.
Özellikleri: Periyodik cetvelde 1B grubundadır. Hakiki metal olup, eksi değerleri yoktur. Gümüş ve altın ile aynı gruptandır. Atom numarası 29, Atom ağırlığı 63,546’dır. tungsten, elmas yatakları da tesbit edilmiştir.

Nüfus ve Sosyal Hayat
Kamerun’un nüfûsu 15.746.179’dir. Halkın büyük kısmını Bantular meydana getirir. Kamerun’da 24 değişik dili konuşan 200 civârında kabile vardır.
Halkın büyük kısmı ülkenin doğu kesiminde ve kırlık bölgelerde yaşar. Başlıca kabileleri arasında Kirdi, Fuble ve Bamilikeler bulunur. Yaounde ve Douala önemli şehirlerinden ikisidir.
Din
Halkın % 40’ı Afrika kabilesinin ananevî dîni olan Animizm’e bağlıdır. Halkın % 35’lik kesimi Hıristiyandır. Müslümanlar toplam nüfûsun beşte birini teşkil etmelerine rağmen, İslâmiyet hızla yaygınlaşarak dinamik bir görünüm arz etmektedir.
Eğitim
Ülkede okullar devlet, misyonerler ve bâzı özel kişiler tarafından kurulmuştur. Devlet okulları ücretsizdir. Devlet diğer okullara devam edenler için de para yardımı yapmaktadır. Okuma-yazma oranı düşük olmasına rağmen, yeni neslin çoğunluğu okula gitmektedir. İlk ve orta öğretim yapılan yüzlerce okulun yanında yüksek okullar ve başşehirde bir üniversite vardır.

Siyasî Hayat
Federal bir cumhûriyet olan Kamerun, Cumhurbaşkanı ve 120 üyeli meclis tarafından yönetilmektedir. Federal meclisin üyelerinin yarısı doğrudan doğruya halk tarafından, yarısı ise federe devletlerin meclisleri tarafından seçilir. Federal meclis tarafından 5 yıl için seçilen Cumhurbaşkanı aynı zamanda başbakandır.

Ekonomi
Tarım: Ekonominin tarıma dayandığı ülkede en önemli ürünler arasında kakao başta gelir. Bunun yanında kahve, pamuk, muz, pirinç, kauçuk da dışarıya satılacak kadar yetiştirilir. Ayrıca susam, Alm. Diamant (m), Fr. Diamant (m), İng. Diamond. Saf karbondan meydana gelen, bilinen en sert madde. Karbon elementinin bir modifikasyonu grafit, diğeri ise elmastır. Elmasın saf karbon olduğu ilk olarak Fransız kimyâcı Lavoisier tarafından aydınlatılmıştır. Lavoisier, elması yakmış ve yanma gazının sâdece karbondioksit olduğunu görünce elmasın karbon olduğu hükmüne varmıştır.
çay, Çay (Camellia sinensis), çaygiller (Theaceae) familyasından anavatanı, batıda Assam-Birmanya sınırı boyunca uzanan Nagaland, Manipur ve Lushai tepeleri, doğuda Çin ve güneyde Birmanya ve Tayland tepelerinden Vietnam içlerine kadar uzanan bölgeler arasında kalan yelpaze biçimli bir alanın oluşturduğu kabul edilen çalı türü.
baharat, Baharat, Bitkilerin çoğunlukla yaprak, tohum gibi kısımlarının kurutulması, toz haline getirilmesi, ufalanması veya benzeri kimi işlemlerden geçirilmesi ile elde edilen yemek tatlandırıcılarının genel adıdır.
şeker kamışı.
mısır ve patetes de yetiştirilir. Ülkenin orta kısımlarında sığır sürüleri bulunur.
Ormancılık: Ülke topraklarının üçte birinin ormanlarla kaplı olması sebebiyle bol miktarda kereste elde edilir. Yıllık ortalama 12 milyon metreküp kereste üretimi yapılır.
Balıkçılık: Atlantik Okyanusu ve iç sularda yapılan balıkçılık ile ortalama senede 70 bin ton balık avlanır.
Sanayi: Ülke sanâyii son yıllarda gelişmiştir. Çıkarılan boksitin işlendiği bir alüminyum fabrikası vardır. Bunun yanında çimento, şeker, sabun, ayakkabı, besin maddeleri ve sigara fabrikaları vardır. Son yıllarda bulunan petrol ekonominin hızlanmasına sebeb olmuştur.
Ticâret: Kamerun’un dış ticâreti genel olarak iyi bir görünüm arz eder. İthâlât, ihrâcâttan fazla olduğu halde, son yıllarda artan petrol gelirleri bu farkı kapatan bir faktördür.
Dışarıya kahve, kakao, ham petrol ve kereste satar; dışardan ise sanayi ürünleri alır. En fazla ticâreti Fransa ile yapar. Bunu Hollanda ve ABD tâkib eder.
Ulaşım: Ülkede ulaşım 52.500 km’lik karayolu ve 1104 kilometrelik demiryolu ile sağlanır. Karayollarının ancak 3200 km’si asfalttır. Ülke, 44 gemiden meydana gelmiş deniz ticâret filosuna sâhiptir. Önemli limanları Duala ve Kribi’dir. Kamerun’un, Duala’da bir milletlerarası havaalanı ve Yaunde ve Garoua’da iç hat seferleri yapılan birer havaalanı vardır.

3 Mart 2015 Salı

Yaz Tatilinde Anne Babalara Önemli Tavsiyeler

Yogun okul sezonu ile Cocuklar bir haylı yorulurlar.Bu yüzden de tatili hak ederler.Anne Cocuk gununde yapIlan faalIyetler dISInda faalIyetler yapIlabIlIr. Burada onemlI olan Cocuk Ile bIrlIkte kalItelI zaman geCIrebIlmektIr. TabI anneye sembolIk hedIye unutulmamalI.Cocugunuz Ile beraberce vakIt geCIrebIlecegInIz bIr gun. ozellIkle evde odev yuzunden anne Ile karSI karSIya sIklIk Ile gelen Cocuklar ICIn, farklI bIr etkInlIk olabIlIr. Yogun okul programI Ile Cocuklar Ile odev dISInda faalIyet yapamayan ebeveynler tIyatro, sInema, gezI, anne baba cocuk gIbI aIlecek nItelIklI vakIt geCIrebIleceklerI fIrsat gunlerI oluSturabIlIrler.

AIlecek yapIlabIlecek faalIyetler planlanabIlIr. UCurtma uCurma, Ip atlama vb etkInlIkler, sIze uygun bIr zamanda tIyatroya ve sInemaya gIdIn. Oyuncak muzesI yIne gIdIlmesI gereken yerler arasInda. Insan Isterse aIlecek yapabIlecegI onlarca etkInlIk bulabIlIr. onemlI olan tum aIle bIreylerI Ile bIrlIkte yapIlabIlecek etkInlIkler yapmak. AIlecek evde oynadIgInIz oyunlar, sadece eglence aracI degIl; YukarIdakI etkInlIkler AVM dISIndakI yerlere gore planlanmalIdIr. AlISverIS CantasI gIbI Cocugu yanInda taSIyan ebeveyn, Cocugunun sIzlanmasIndan ve bItmek bIlmeyen IsteklerInden baSka bIr Sey duymaz.aynI zamanda Cok onemlI bIr IhtIyaCtIr. Cocugunuza hem zIhnInI CalIStIrabIlecek hem de eglencelI vakIt geCIrebIlecek oyunlar alIn ve sIz de onunla oynayIn. Oyun cIddI bIr IStIr, oyle oynar gIbI oynamayIn. GerCekten oyunun ICInde olun, Cocugunuz Ile Cocuk olun. TabI oyun alIrken pazIl, yap-boz vb sIkIcI oyunlar alarak, zekâlarInI gelIStIrmeyI de beklemeyIn. AkrabalarI ve arkadaSlarI zIyaret edIn. Hatta SartlarInIz uygun Ise, Cocugunuzun yaSInI da goz onunde bulundurarak bIrkaC gunlugune sIzden uzak aIle zIyaretlerI yapmasIna olanak saglayIn.

Boyle bIr faalIyet Cocugunuzun kendInI Ifade edebIlme becerIsInI, okuma-anlama, dInleme-anlama, yorumlama ve tartISma kabIlIyetlerInI gelIStIrIr. AIlecek yemek yapIn, Cocuguna basIt gorevler verIn. Eger tatIlI fIrsata CevIrmek IstIyorsanIz muhakkak aIlecek okumalar yapIn. Sorumluluk ve ozguven duygusuna da katkIlarI oldukCa fazla. Yaz tatIlI Cocugunuzun spora baSlamasI ICIn guzel bIr fIrsat olabIlIr. Cocugunuzun yaSIna, yeteneklerIne ve IlgI alanlarIna gore yapIlacak bIr spor tercIhI, Cok faydalI olabIlIr. Cunku zamane CocuklarInda zaman sorunu ve beraberInde dIkkat dagInIklIgI cIddI problemler arasInda.

Japonya tatili turistik mekanları otelleri ve leziz yemekleri

JAPONYA TATİLİ
Japonya kelime anlamı "güneşin kaynağı", Uzak Doğu'da adalardan oluşan bir ülkedir. Hiçbir ülke ile kara sınırı yoktur. Kuzeyinde Kore Yarımadası ( Güney Kore ve Kuzey Kore) ve Rusya ile sınırlanan Japon Denizi bulunur. Batıda deniz ötesinde Tayvan ve Çin ile komşu olan Japonya'nın doğu ve güneyinde ise Büyük Okyanus bulunur. Pasifik Okyanusunda dört büyük, beş yüz orta büyüklükte ve üç bin küçük adadan meydana gelmiş bir devlet. Büyük adaların adları Hokkaido, Honşu, Kiyudiyu ve Sihoku’dur. Japonya’nın toplam uzunluğu 2400 km’dir.
Japonya’nın ilk sakinlerinin Doğu Asya ve Güney Pasifik adalarından gelen göçmenler olduğu sanılmaktadır. Japon halkının atalarının şimdi Yamato ırkı diye bilinen ve M.S. 3 ve 4. asırda savaşçı kabîleler ve klanlar üzerine giderek üstünlük kuran aynı ırka âit insanlar olduğu zannedilmektedir.
Dördüncü yüzyılın sonunda Japonya ve Kore Yarımadasındaki krallıklar arasında temas kurulmuştu. Bu târihten sonra Japonya’da Çin’in kültür etkileri görüldü. Önce Konfüçyüs dîni ve sonra Budizm, Hindistan, Çin, Kore yoluyla 538 yılında buraya girmişti.
Ülkenin ilk ve devamlı hükûmet merkezi 8. yüzyılın başında Nara’da kuruldu. 710 ile 784 yılları arasında 74 sene bu imparatorluk devâm etti. 794 yılında ise Kyoto’da yeni bir hükûmet merkezi kuruldu. Burası bin yıl kadar imparatorun oturduğu yer olmuştur. Başkentin Kyoto’ya taşınması, 1192 yılına kadar devam etmiş olan Heian devrinin başlangıcı olmuştur.
1185 yılında Danoura Savaşında Minamotolar rakip Taira Kralını yok ederek gâlip gelmişlerdir.
Minemotoların iktidârı ele geçirmesi, Shogun denilen askerî liderler idâresi altında yedi asırlık bir feodal hâkimiyet devrinin başlangıcı olmuştur. 1192 yılında Minamotolar hükûmet merkezini Tokyo yakınındaki Kamakura’ya kurdular.
1213 yılında iktidar Minamotolardan, 1333 yılına kadar askerî yönetimi sürdüren Hogoların eline geçti. Bu dönemde Moğollar, 1274 ve 1281 yıllarında olmak üzere iki defâ Kuzey Kyushu’ya saldırdılar. Her iki savaşta başarılı olamayan Moğollar, ayrıca meydana gelen tayfunların tesiri ile Japonya’dan çekildiler.
1333 ile 1338 yılları arasında görülen kısa süreli imparatorlukları, Ashikaga Takauji tarafından Kyoto’da Muromachi’de kurulan yeni bir askerî yönetim tâkip etti. Bu kurulan hükûmet 1338’den 1578’e kadar iki yüz yıldan fazla bir süre devâm etmiştir.
On altıncı yüzyılda Avrupalılar Japonya topraklarına ayak bastılar. Bu arada misyonerler, Hıristiyanlığı burada yaymaya çalıştılar. Bunun üzerine Japon liderleri Hıristiyanlığın ve batı düşüncelerinin Japonya için zararlı olacağına inandıkları için Hollanda ve Çin tüccarı hâric olmak üzere bütün yabancıların Japonya’ya girişini yasakladılar. İki buçuk yüzyıl süresince Hollandalı tüccarların bulunduğu bu küçük ada, Japonya ile dış dünyâ arasında tek temas noktası olmuştur.
1853 yılında Amerikalı Komodor Matthev C.Perry dört gemiden meydana gelen donanmasıyla Tokyo Körfezine girmiş, ertesi yıl tekrar Japonya’ya gelerek, Japonları kendi ülkesiyle bir dostluk anlaşması imzâlamaya iknâ etmiştir. Bu anlaşmayı, aynı yıl içinde Rusya, Büyük Britanya veHollanda ile imzâlanan anlaşmalar tâkip etmiştir. Bu anlaşmalar dört yıl sonra ticâret anlaşmalarına dönüşmüştür.
Tokogaua Shogunluğunun derebeylik sistemi 1867 yılında yıkılmasına kadar geçen on yıllık süre içinde büyük bir karışıklık hüküm sürmüş ve 1868 yılında Meigi döneminin tekrar teşkilâtlanmasıyla bütün hâkimiyet yeniden imparatorun eline geçmiştir.
İmparator Meigi’nin idâresinde japonya, batıda gelişmesi yüzyıllar süren şeyleri kısa bir sürede başarmaya koyulmuş, modern sanâyileri, politik kuruluşları ve modern bir toplum modeli ile modern bir millet meydana getirmiştir. Japonya 1894-1895 yıllarında Çinlilerle, 1904 ve 1905 yıllarında da Ruslarla savaşmıştır. Japonya her iki savaşı da kazanarak 1875’te Rusya’ya verdiği Sahalin Adalarını geri almış, Formosa ve Kore’yi ele geçirmiş ve Mançurya’da bâzı çıkarlar elde etmişti. 1920 yılında Japonya, Anglo-Japon Birleşmesi kararları gereğince Birinci Dünyâ Harbine girmişti.
1937’de Japonya-Çin Savaşı başladı. Birinci Dünyâ Harbinde Almanlara karşı savaşan Japonya, 1939’da Almanya ve İtalya ile askerî bir ittifak kurdu ve 7 Aralık 1941’de Hawai Adalarına baskın yaparak Amerikan donanmasını yok etti. Savaşın ilk yıllarında üstün görünen Japonlar, sonraki yıllarda ağır kayıplara uğradılar. Amerikan uçaklarının 6 Ağustos 1945’te Hiroshima ve 9 Ağustosta Nagasaki’ye attıkları atom bombaları İkinci Dünyâ Savaşının netîcesini belli etmişti. 14 Ağustos 1945’te kayıtsız şartsız teslim olmayı kabul eden Japonya ile 2 Eylül 1945’te resmî teslim anlaşması imzâlandı.
Yedi yıl sonra, 1951 yılı Eylül ayında Japonya 48 devletle San Francisko’da Barış Antlaşmasını imzâladı. 1952 yılı Nisan ayında yürürlüğe giren bu anlaşma ile Japonya tekrar istiklâlini kazandı. 1956 yılında ise Japonya 80. devlet olarak Birleşmiş milletlere tam üyeliğe kabul edilmiştir.
Bağımsızlığını kazandıktan sonra büyük bir ekonomik gelişme ile bugünkü refah düzeyine ulaşmış ve teknik ve bilimde çok ileri gitmiş olan Japonya, hemen hemen bütün dünyâ pazarlarını ele geçirmiş bir devlettir. Liberaller İkinci Dünyâ Savaşından bu yana iktidardadır.
1926’da tahta geçen İmparator Hirohito, 7 Ocak 1989’da öldü. Yerine büyük oğlu Prens Akihito tahta geçti ve 1990 Kasım ayında taç giydi.
Fiziki Yapı
Japonya, Hokkoida, Honshu, Shikoku ve Kyushu isimli dört ana adadan ve sâhil çizgisi açığında yüzlerce küçük adadan ibârettir. Japonya topraklarının % 80’i dağlıktır. Ülkede hâlen 60 faal, 165 sönmüş yanardağ bulunmaktadır. Ülkenin en meşhur dağı 3776 m yüksekliğindeki Fuji’dir. Bu dağ zarif görünüşü ve muhteşem güzelliği ile dünyâca meşhurdur. Ülkenin dörtte biri yanardağ döküntü ve külleriyle kaplıdır. Başlıca yanardağ bölgeleri Hokkaido, Honşu’nun kuzey ve orta kesimleriyle Kiyusiyu’nun güneyidir.
Japonya’da çok miktarda akarsu bulunur. Bu akarsular uzunluğu kısa ve süratli akışa sâhiptirler. Ayrıca bol miktarda krater gölleri vardır. En büyük gölü Biwa Gölüdür.
Japonya’nın topografik görüntüsü, bâzan çok güzel, bâzan da çok korkunç manzaralarla doludur. Karlarla beslenen dağ gölleri, kayalık boğazlar ve gürültülü nehirler, sarp dağ zirveleri ve şahâne şelâleler turistleri cezbeden dünyâca meşhur yerlerdir.

Doğal Kaynaklar
Bitki örtüsü ve hayvanlar: Japonya’nın tabiî bitki örtüsü ile ormanlar, topraklarının % 70’ini teşkil etmektedir. Meşe, kâfuru ve bambu ağaçlarından meydana gelen subtropikal ormanlar, güneyde yer alır. Bu kesimin kuzeyinde ise, geniş yapraklı ağaçlardan müteşekkil ormanlar vardır. Bu ormanlarda; huş, kayın, meşe, kavak ve akağaç vardır.
Japonya’da en popüler ağaç türü, Hokkaido hâriç hemen hemen ülkenin her yerinde yetişen ve“sugi” veya Japon sediri denilen ağaçtır. “Hinoki” denen Japon selvisi ile “Akamutsu” denilen Japon kızılçamı Sugi’den sonra en çok yetişen ağaçların başında gelmektedir.
Mâdenler: Japonya mâden kaynakları bakımından çok fakir olup, sanâyii beslemek için gerekli mâdenlerin çoğuna sâhip değildir. Japonya’da az miktarda kömür, kurşun, çinko, arsenik, bizmut, pirit, kükürt, kireç taşı, barit, silis taşı, feldspat, dolamit ve alçı taşı yatakları vardır. İhtiyaçlarını dışardan alır.

Nüfus ve Sosyal Hayat
Japonya’nın nüfûsu 127.214.499 (10. büyük ülke) olup, dünyâ sıralamasında nüfus fazlalığı yönünden yedinci sırayı alır. Yüzölçümünün az olması sebebiyle nüfus yoğunluğu çok fazladır. Halkın % 77’si şehirlerde yaşar. Şehirlerde yaşayan halkın % 58’i Tokyo, Osaho ve Nagoya’da toplanmıştır. Nüfûsu milyonu aşan yedi büyük şehir vardır. Bunlardan başşehir olan Tokyo, 8.323.699 nüfûsa sâhiptir.

Ekonomi
Tarım: Nüfûsun büyük kısmının şehirlerde oturmasına rağmen, tarım Japonya ekonomisinin önemli bir kısmıdır. Toplam arâzinin ancak % 16’sı ekilebilir. Japonya’da tarım çok modern usullerle yapılmaktadır. Yetişen ürünlerin başında pirinç gelir. Pirinç üretimi ortalama 15.000.000 tondur. Pirinçten sonra ençok buğday, arpa, darı, şekerpancarı, patates ve fasulye yetiştirilir. Ayrıca tütün, pamuk, çay ve bunun yanında büyük bir kısmını ihraç ettiği çok çeşitli meyveler de yetiştirilmektedir.
Hayvancılık: İyi mer’aların azlığı, hayvancılığın nisbeten küçük çapta kalmasına sebep olmuştur. Çiftliklerde sığır, koyun ve tavuk yetiştirilir. Bunların sayısı az olmasına rağmen, elde edilen ürün çoktur.
Ormancılık: Ormanlar Japonya’nın toplam arâzisinin üçte ikisini kaplar. Bu ormanlar ülkenin temel inşâat malzemesini, kâğıt üretimi için gerekli kâğıt hamurunun büyük bir kısmını sağlayan başlıca kaynağı teşkil eder. Ormancılık ve kerestecilik sanâyiinde çalışanların toplamı dört milyon civârındadır. Fakat son yıllarda artan talep karşısında kereste ithal etmek zorunda kalmıştır. Kereste ithali petrolden sonra ikinci sırayı almaktadır.
Balıkçılık: Japonya’nın dört tarafı denizlerle çevrili olması sebebiyle, balıkçılık gelişmiştir. Çok iyi donatılmış modern gemileriyle hemen hemen dünyânın her tarafında balık avı yapar. Yılda ortalama olarak tutulan 15 milyon ton balık, ülkede tüketilir ve çok az miktarı ihraç edilir. Balık üretimi bakımından dünyâda birincidir. Fakat Japon balıkçılığı son yıllarda gerilemiştir.
Sanâyi: Japonya dünyânın üçüncü sanâyi ülkesidir. Sanâyisi daha çok ağır sanâyi üzerinde toplanmıştır. Başlıca sanâyi tesisleri gemi, otomobil, elektronik ve optik cihaz, lokomotif, uçak, kimyâ ve her çeşit makina îmal eden fabrikalardır. İş gücünün % 26’sı sanâyi kesiminde çalışmaktadır. Japon sanâyi kuruluşları doğudaki Kanto Ovasından Kiyusiyu’ya kadar uzanan bir kuşak üzerinde yer alır. Bu bölgede üç sanâyi merkezi vardır. Bunlar Keihin bölgesi, Hanshin bölgesi ve Chukyo bölgesidir. Keihin bölgesi, Tokyo, Yokohama ve Kawasaki şehirlerini içine alır. Hanshin bölgesi Osaka, Hyogo ve Kyoto şehirlerini içine alır. Chukyo bölgesi ise Nagoyo şehri ile koyu çevresini içine alır. Savaştan sonra gelişen Japonya sanâyi merkezleri, denizden kazanılmış topraklar üzerine kurulmuştur.
Ticâret: Japonya elde ettiği sanâyi ürünlerinin büyük miktarını ihraç etmektedir. Ticâretin büyük bir kısmını deniz yoluyla gerçekleştiren Japonya’nın en önemli ürününü % 30’luk bir oranla makinalar meydana getirir. Bunu demir ve çelik mâmülleri, pamuk ürünleri, taşıma araçları, gemi, optik cihazlar, ham ipek, cam, porselen, oyuncak, elektronik araçlar ve balık mâmulleri tâkip eder.
İthal ettiği ürünlerin başında petrol gelir. Bunu demir cevheri, buğday tâkip eder. Bunların yanında ham pamuk, yün, kauçuk, ham maddeler ve kereste de ithal eder.
Dünyânın hemen hemen bütün ülkeleriyle ticâret yapar. En fazla ticâreti ABD ve Kanada ile olup bunu Asya ülkeleri tâkip eder.
Ulaşım: Japonya’daki karayollarının toplam uzunluğu 1.098.900 kilometredir. Bu yolların ancak % 65’i asfalttır. Demiryollarının uzunluğu ise 26.000 km civârındadır. Demiryolu ulaşımı Japonya’da kara ulaşımından daha önemli rol oynamaktadır. Sür’at ve yer altı trenleri meşhurdur.
Deniz ulaşımı, ada devleti olduğu için gelişmiştir. Birçok limandan dünyânın her tarafına seferler düzenlenmektedir. Ticâretin büyük kısmı deniz ticâret filosuyla sağlanmaktadır.
Hava ulaşımıJaponya Hava Yolları tarafından sağlanmaktadır. En önemli hava limanları olan Tokyo ve Osaka milletlerarası hava alanlarıdır. Târifeli sefer yapılan 71 havaalanı vardır.

25 Şubat 2015 Çarşamba

Yaz tatilini çocuklarla geçirmek nasıldır sizce?

Şimdi herkes yazı bekliyor okullar kapansın tatil başlasın diye.Geçenlerde gün ben yaz okulu çocuklara gönderdi bahsedilen zaman, bir tanıdık ile sohbet ederken, şaka bir iddianame yol bana oldu Sen annenin çocukları başını atmak istiyorum. Okul ortamında çocukların eğitim ve eğlence Yaz kimse bu konuda düşünüyor olsa, kendimi sorgulamaya yardım edemeyeceğini bilmek çok yararlıdır. Yani şimdi bizim çocuklarımız ile bizim çocukluk arasındaki fark nedir.

Bir kaç gün arkadaşının çocukları hep birlikte güzel bir tatil geçirmek istedim arayarak evde bir ya da iki çocuk, yanıtları bulmak için işten kırmak için olsun, kendime bu soruları sorma. Ve günün sonunda, ben kendime verdim cevaplar benim için netleşti ve ben bir şekilde bir şaka beni suçladı kim bilse Biz anne Ben biraz haksız yapıyor karar verdi. Gerçekten Biz annelerolarak Biz başımızı bizim çocukları atmak istiyor musunuz acaba Biz çocuklarımıza yeterli sabır göstermek değil mi Yani bizim yaz tatili, ne olur bizim anne Bizim çocukluk hiçbir yaz okulu yoktu. Kısa süreli tatil için yazlık ya da genel olarak şehir dışında bazı aileler, evde vakit geçirmek. Hızla değişen ve gelişen dünyada, ve bizim çocuklar, bizim de hayat yapıldığı gibi, izleme, öğrenme, dikkat, ihtiyacınız kadar birçok detay ile ele alınması, bu konuda her şey çok büyük çeşitlilik koymak bu kadar detay ve çeşitliliği hakim Biz anneler olarak Ben çok yoruldum sahsen diyorum

20 Şubat 2015 Cuma

İzmir tatili turistik mekanları otelleri ve leziz yemekleri

İzmir
İzmir,türkiye'nin nüfus, sanayi, ticaret, turizm ve kültür yönlerinden üçüncü büyük şehridir. Tarihi ve tabii güzellikleri ile de Türkiye'nin en güzel llerinden biridir.. 37° 45' ve 39° 15' kuzey enlemleri ile 26° 15' ve 28° 20' doğu boylamları arasında yer alır. Balıkesir, Manisa, Aydın ve Ege Denizi ile çevrilidir. İzmir, renkli bir tabiata, zengin bir tarihi mirasa ve bol ürün veren topraklara sahip bir ildir. Trafik plaka numarası 35'tir.
Müzeleri, ören yerleri, mavi bayraklı plajları, doğal güzellikleri, cami, kilise ve sinagoglarıyla ilgi çeken İzmir, resmi kayıtlara göre 5 bin yıllık geçmişe sahip. İzmir, yeni turizm sezonunda yine her din ve ülkeden insanı ağırlıyor.
İzmir’in resmi kayıtlara göre 5 bin, elde edilen bilgi ve bulgulara göre ise 7 bin yıllık tarihi, kazı alanlarında ve müzelerde saklı. İzmir, Arkeoloji, Bergama, Çeşme, Efes, Ödemiş, Tire ve Etnografya müzeleri, kentin binlerce yıllık geçmişini ve barındırdığı uygarlıkları ziyaretçilerin gözleri önüne seriyor.
Yapılan kazılarda ele geçen bulgularla her geçen gün kentin tarihine yeni yolculuklar gerçekleştiriliyor. Bayraklı (Eski İzmir), Kadifekale (Pagos), Kızılçullu Su Kemerleri ve Agora, belli başlı örenyerleri arasında bulunuyor. İzmir’in merkezindeki Roma dönemine ait Agora’nın, kazılarda, büyük bölümünün ortaya çıkarıldığı biliniyor.

EFES HARABELERİ
İzmir’in Selçuk İlçesi’nde bulunan ve antik çağda önemli bir uygarlık merkezi olan Efes’i, yılda ortalama 1.5 milyon kişi ziyaret ediyor. British Museum adına J.T. Wood tarafından 1869 yılında başlanan bölgedeki arkeolojik kazılar, halen Avusturyalılar tarafından devam ettiriliyor. Kazılarda, hem Efes tarihi ve Anadolu arkeolojisine yeni boyutlar kazandırılıp bilimsel sonuçlar elde edilirken hem de açığa çıkarılan önemli yapı ve anıtlar restore ediliyor. Kazılarda, Akropol, Bizans Hamamları, Arkadiane (Liman Caddesi), Antik Tiyatro, Mermer Cadde, Celsus Kitaplığı, Aşk Evi, Hadrian ve Artemis Tapınakları’nın belli başlı bölümleri ortaya çıkarılmıştır.
Efes Antik Kenti’nin çevresindeki St. Jean Bazilikası, Hıristiyanlığı kabulünden önce putperestlerden kaçan 7 gencin, uykuya dalarak 2 yüzyıl uyuduğu rivayet edilen Yedi Uyuyanlar, Bülbül Dağı’ndaki Hz. Meryem’in Evi, yerli ve yabancı turistlerin her zaman ilgisini çeken yerler arasında bulunuyor.

KENT MERKEZİ
Kentin en önemli alışveriş merkezi olan Tarihi Kemeraltı Çarşısı, eskinin gizemli ve kubbeli dükkanlarının yanı sıra modern iş merkezleri, mağazaları, sinemaları ve kafeteryalarıyla her türlü alışveriş isteğine hitap eden bir site görünümünde. Burada geleneksel Türk el sanatlarından seramikler, çini panolar, ahşap ürünler, tombaklar, halı ve kilimlerle deri ürünlerinin her çeşidini bulmak mümkün olabiliyor.
Musevi işadamı Nesim Levi tarafından Mithatpaşa’nın üst mahallelerine ulaşmak isteyenlere kolaylık sağlaması için yaptırılan Tarihi Asansör, günümüzde kentin prestij noktalarından birini oluşturuyor. Asansör binası, kentin yukarıdan manzarasının izlenebileceği, restoran ve kafeteryaların bulunduğu bir mekan olarak kullanılıyor.
Hem manzarayı izlemek hem de çam ağaçlarının yarattığı temiz havayı içine çekmek isteyenler, Balçova’daki Teleferik Tesisleri’ni ziyaret edebilir. Spor ve doğaseverler için geniş imkanlar sunulan tesiste, yamaç paraşütü ve özel tırmanma şeritleri bulunuyor.Kentin merkezindeki Kültürpark Fuar Alanı, yeşil doğası ve çeşitli aktiviteleriyle eğlenceli zaman geçirmek isteyenler için iyi bir alternatif oluşturuyor. DİNLERİN BULUŞMA YERİ
Camileri, kilise ve sinagoglarıyla İzmir, üç farklı dinin buluşma merkezi olarak inanç turizmine de hizmet ediyor. 1592 yılında Yakup Bey tarafından yaptırılan Hisar Camii, 1906 yılında Salepçizade Hacı Mehmet Efendi tarafından yaptırılan Salepçioğlu Camii, 1663’te Eminoğlu Hacı Mehmet Ağa tarafından yaptırılan Kestanepazarı Camii, 16. yüzyılda yaptırılan Şadırvan Camii, 1754’te yaptırılan Konak (Yalı) Camii, belli başlı tarihi camiler arasında yerlerini alıyor. Ayrıca St. John Bazilikası, Meryem Ana Evi, St. Polycarp Kilisesi,Beth İsrael Sinagogu, İzmir Kilisesi (Merkez) ve Bergama Kilisesi ziyaret edilebilecek yer arasında bulunuyor.
Öte yandan, kentin ticari geçmişin yansıtan tarihi hanlar da halenbu faaliyetlere sahne oluyor. 1795’te Kızlarağası Hacı Beşir tarafından yaptırılan Kızlarağası Hanı, 18. yüzyılda yaptırılan Mirkelamoğlu ve Çakaloğlu Hanları, Karaosmanoğlu Hanı, hem alışveriş yapmak hem de tarihi havayı yaşamak isteyenler için ideal yerler arasında dikkatleri çekiyor.


KAPLICALAR VE PLAJLAR
Homeros’un destanlarında adı geçen “Agamemnon Kaplıcaları”, Balçova’da antik dönemlerden bu yana şifa dağıtmaya devam ediyor. Bayındır, Menemen, Ilıcagöl, Dikili, Seferihisar, Urla ve Gülbahçe’deki çeşitli kaplıca ve termal merkezler turizme hizmet veriyor.
629 kilometre uzunluğunda kıyısı bulunan İzmir’de, bu kıyıların 101 kilometresi, doğal plaj yani kumsal özelliğiyle dikkat çekiyor. Yarımada ve koylar, deniz ve plaj kullanımı dışında da su sporlarına olanak veriyor. Selçuk-Pamucak, Urla-Gülbahçe, Çeşme-Ilıca ve Altınkum, Gümüldür ve Özdere plajlarıyla, kuzeyde Dikili ve Çandarlı, Foça-Yeni Foça plajları, kumsal özellikleri bakımından denizle buluşmanın en sıcak noktası haline geliyor.

OTELLER VE KIŞ TURİZMİ
İzmir’de turizm yatırım belgeli 58 tesis, 6 bin 212 oda ve 13 bin 544 yatak yer alırken, tesislerin 11’i merkezde 19’u Çeşme’de, 8’i Dikili’de ve 5’i Menderes’te bulunuyor. Kentteki 26 mavi bayraklı plajın 6’sı Menderes, 10’u Çeşme, 3’ü Karaburun, 5’i Foça ve 2’si Dikili’de yer alıyor.
Öte yandan, Ödemiş’in Bozdağ Beldesi’nde yaptırılan kayak tesisleri, kışın, İzmirlilerin uğrak yeri haline geliyor. Tesiste, Aralık-Mart ayları arasında kayak yapılabilirken, özellikle dağın kuzeye bakan yamaçları, Alp disiplini kayak uygulamaları yapmak için elverişli bir ortam sunuyor.

Jamaika tatili turistik mekanları otelleri ve leziz yemekleri

Jamaika
Jamaika,küba adası'nın güneyinde, Büyük Antiller diye geçen adalarda bulunmaktadır. Karayip denizinde, Küba'nın güneyindeki bir adadır. Coğrafi konumu, 18.15 kuzey enlemi, 77.30 batı boylamında bulunmaktadır. Haritadaki konumu, Orta Amerika ve Karayiplerdir. Yüzölçümü, 10.990'dır. Sahil şeridi, 1.022'dir. İkliminde, tropikal; sıcak, nemli hava etkindir, iç kısımlarda ılıman iklim görülür. Arazisi çoğunlukla dağlıktır, kıyıda dar ovalar vardır. Deniz seviyesinden yüksekliği; en alçak noktası , Karayip denizi 0m, en yüksek noktası, Mavidağ 2.256 m'dir.
Jamaika'nın nüfusunun yüzde 90ı Batı Afrikalı Siyahlardan oluşmaktadır.%7 ırk karışımı, Dğer azınlık gruplar ise beyazlar, Çinliler, Doğu Hindistan'lılar. Ülkenin resmi dili İngilizce'dir.

Coğrafi Verileri
Konum: Karayipler, Karayip Denizinde Ada, Küba'nın güneyi
Coğrafi konumu: 18 15 Kuzey enlemi, 77 30 Batı boylamı
Haritadaki konumu: Orta Amerika ve Karayipler
Yüzölçümü: 10,990 km²
Sınırları: 0 km
Sahil şeridi: 1,022 km
İklimi: tropikal; sıcak, nemli hava etkindir, iç kısımlarda ılıman iklim görülür.
Arazi yapısı: Arazisi çoğunlukla dağlıktır, kıyıda dar ovalar vardır.
Deniz seviyesinden yüksekliği: en alçak noktası: Karayip Denizi 0 m
en yüksek noktası: Mavi Dağ 2,256 m
Doğal kaynakları: Boksit, alçıtaşı, kireçtaşı
Arazi kullanımı: tarıma uygun topraklar: %14
daimi ekinler: %6
otlaklar: %24
ormanlık arazi: %17
diğer: %39 (1993 verileri)
Sulanan arazi: 350 km² (1993 verileri)
Doğal afetler: Temmuz - Kasım ayları arasında kasırgalar

Nüfus Bilgileri
Nüfus: 2,665,636 (Temmuz 2001 verileri)
Nüfus artış oranı: %0.51 (2001 verileri)
Mülteci oranı: -7.52 mülteci/1,000 nüfus (2001 tahmini)
Bebek ölüm oranı: 14.16 ölüm/1,000 doğan bebek (2001 tahmini)
Ortalama hayat süresi: Toplam nüfus: 75.42 yıl
erkeklerde: 73.45 yıl
kadınlarda: 77.49 yıl (2001 verileri)
Ortalama çocuk sayısı: 2.08 çocuk/1 kadın (2001 tahmini)
HIV/AIDS - hastalıklarına yakalanan yetişkin sayısı %0.71 (1999 tahmini)
HIV/AIDS - hastalığı olan insan sayısı: 9,900 (1999 verileri)
HIV/AIDS - hastalıklarından ölenlerin sayısı: 650 (1999 verileri)
Ulus: Jamaikalı
Nüfusun etnik dağılımı: Siyah ırk %90.9, Doğu Hindistanlı %1.3, beyaz ırk %0.2, Çinli %0.2, melez %7.3, diğer %0.1
Din: Protestan %61.3, Roma Katolikleri %4, diğer %34.7
Diller: İngilizce, Creole
Okur yazar oranı: 15 yaş ve üzeri için veriler
toplam nüfusta: %85
erkekler: %80.8
kadınlar: %89.1 (1995 verileri)

Yönetimi
Ülke adı: Jamaika
ingilizce: Jamaica
Yönetim biçimi: Meşruti Monarşi
Başkent: Kingston
İdari bölümler: 14 bölge; Clarendon, Hanover, Kingston, Manchester, Portland, Saint Andrew, Saint Ann, Saint Catherine, Saint Elizabeth, Saint James, Saint Mary, Saint Thomas, Trelawny, Westmoreland
Bağımsızlık günü: 6 Ağustos 1962 (İngiltere'den)
Milli bayram: Bağımsızlık günü, Ağustosun birinci Pazartesi (1962)
Anayasa: 6 Ağustos 1962
Üye olduğu uluslararası örgüt ve kuruluşlar: ACP (Afrika - Karayip - Pasifik Ülkeleri), C, Caricom (Karayipler Topluluğu ve Ortak Pazarı), CCC (Gümrük İşbirliği Konseyi), CDB (Karayipler Kalkınma Bankası), ECLAC (Birleşmiş Milletler Latin Amerika ve Karayipler Komisyonu), FAO (Tarım ve Gıda Örgütü), G-15, G-19, G-77, IADB (Amerika Bölgesi Kalkınma Bankası), IAEA (Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı), IBRD (Uluslararası İmar ve Kalkınma Bankası), ICAO (Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü), ICFTU (Uluslararası Serbest Ticaret Birlikleri Konfederastonu), ICRM (Uluslararası Kızılhaç ve Kızılay Hareketi), IFAD (Uluslararası Tarımsal Kalkınma Fonu), IFC (Uluslararası Finansman Kurumu), IFRCS (Uluslararası Kızılhaç ve Kızılay Toplulukları Federasyonu), IHO (Uluslararası Hidrografi Örgütü), ILO (Uluslarası Çalışma Örgütü), IMF (Uluslararası Para Fonu), IMO (Uluslararası Denizcilik Örgütü), Intelsat (Uluslararası Telekomünikasyon ve Uydu Örgütü), Interpol (Uluslararası Polis Teşkilatı), IOC (Uluslararası Olimpiyat Komitesi), IOM (Uluslararası Göçmen Teşkilatı), ISO (Uluslararası Standartlar Örgütü), ITU (Uluslararası Haberleşme Birliği), LAES, NAM, OAS (Amerika Devletleri Teşkilatı), OPANAL, OPCW (Kimyasal Silahları Yasaklama Organizasyonu), UN (Birleşmiş Milletler), UN Güvenlik Konseyi, UNCTAD (Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı), UNESCO (Eğitim-Bilim ve Kültür Örgütü), UNIDO (Endüstriyel Kalkınma Örgütü), UPU (Dünya Posta Birliği), WFTU (Dünya İşçi Sendikaları Federasyonu), WHO (Dünya Sağlık Örgütü), WIPO (Dünya Fikri Mülkiyet Teşkilatı), WMO (Dünya Meteoroloji Örgütü), WToO (Dünya Turizm Örgütü), WTrO (Dünya Ticaret Örgütü) Ekonomik Göstergeler
GSYİH: Satınalma Gücü paritesi - 9.7 milyar $ (2000 verileri)
GSYİH - reel büyüme: %0.2 (2000 verileri)
GSYİH - sektörel bileşim: tarım: %7.4
endüstri: %35.2
hizmet: %57.4 (1999 verileri)
Enflasyon oranı (tüketici fiyatlarında): %8.8 (2000 verileri)
İş gücü: 1.13 milyon (1998)
İşsizlik oranı: %16 (2000 verileri)
Endüstri: Turizm, boksit, tekstil, gıda, hafif endüstri, rom, çimento, l, kağıt, kimyasal ürünler
Endüstrinin büyüme oranı: %-2 (2000 verileri)
Elektrik üretimi: 6.53 milyar kWh (1999)
Elektrik tüketimi: 6.073 milyar kWh (1999)
Elektrik ihracatı: 0 kWh (1999)
Elektrik ithalatı: 0 kWh (1999)
Tarım ürünleri: Şekerkamışı, muz, kahve, narenciye, patates, sebze, kümes hayvanı, keçi, süt
İhracat: 1.7 milyar $ (2000 verileri)
İhracat ürünleri: Alüminyum, boksit, şeker, muz, rom
İhracat ortakları: ABD %35.7, AB %15.8, İngiltere %13, Kanada %10.5 (1999)
İthalat: 3 milyar $ (2000 verileri)
İthalat ürünleri: Makine ve parça, yapı malzemeleri, yakıt, gıda, kimyasallar, gübre
İthalat ortakları: ABD %47.8, Caricom (Karayipler Topluluğu ve Ortak Pazarı) ülkeleri %12.4, Latin Amerika %7.2, AB (İngiltere hariç) %4.7 (1999)
Dış borç tutarı: 4.7 milyar $ (2000 verileri)
Para birimi: Jamaika Doları (JMD)
Para birimi kodu: JMD
Mali yıl: 1 Nisan - 31 Mart

İletişim Bilgileri
Kullanılan telefon hatları: 353,000 (1996)
Telefon kodu: 1876
Radyo yayın istasyonları: AM 10, FM 13, kısa dalga 0 (1998)
Radyolar: 1.215 milyon (1997)
Televizyon yayını yapan istasyonlar: 7 (1997)
Televizyonlar: 460,000 (1997)
Internet kısaltması: .jm
Internet servis sağlayıcıları: 21 (2000)
Internet kullanıcıları: 60,000 (2000)

Ulaşım ve Taşımacılık
Demiryolları: 370 km
Karayolları: 19,000 km (1997)
Su yolları: yok
Boru hatları: petrol ürünleri 10 km
Limanları: Alligator Pond, Discovery Bay, Kingston, Montego Bay, Ocho Rios, Port Antonio, Rocky Point, Port Esquivel (Longswharf)
Hava alanları: 35 (2000 verileri)

İzlanda tatili turistik mekanları otelleri ve leziz yemekleri

İzlanda
İzlanda,atlas okyanusunun kuzeyinde volkanik bir ada üzerinde kurulmuş ve çevresindeki birçok küçük adadan meydana gelmiş bir devlet. En yakın komşusu Grönland olup, 300 km uzaktadır. Diğer komşuları Norveç 1000 km, ATLAS OKYANUSU Alm. atlantischer Ozean, Fr. Océan Atlantique, İng. Atlantic Ocean. Dünyanın ikinci büyük denizi. Büyüklük bakımından Büyük Okyanustan sonra gelir. Doğusunda Avrasya ve Afrika, batısında Amerika (kuzey ve güney) bulunur. Bu okyanus, eski dünya ile yeni dünyayı birbirinden ayırır.
Bazıları Kuzey Buz Denizi ile Antarktika Okyanusunu da Atlas Okyanusuna dahil ederler. Umumi kanaat, Kuzey Buz Denizi ile Antarktika Okyanusunun buraya dahil olmadığı
İskoçya 800 km uzaklıktadır. Devletin başkenti İskoçya (Scotland; Alba), Britanya'da Birleşik Krallık'a bağlı ülke. Britanya'nın İskoçya bölgesinde yaşayan halka mensup kişilere ise İskoç denir. Başkenti Edinburgh'dur.
Reykjavik, yüzölçümü 39.768.5 km² ve nüfusu 310.000'dir.
861 yılında İzlanda`nın başkenti.Yeryüzünde kutup bölgesine en yakın başkent`dir.Önemli bir balıkçılık bölgesidir.İzlanda`nın yarısı bu şehirde yaşar.
Norveçliler tarafından keşfedilen adaya ilk kez 9 ve 10. yüzyılda Norveç’ten gelen Vikingler yerleşmişlerdir. Bu toplulukların önderleri birleşerek 930 yılında parlamentonun ilk örneği sayılabilecek Athing’i meydana getirdiler. İç anlaşmazlıklar sonucu bağımsızlığını kaybeden ada 1262 yılında Norveç’in egemenliği altına girdi. On dördüncü yüzyılda
Norveç’in Danimarka’ya bağlanmasıyla, Danimarka’nın hâkimiyeti altına girdi. Danimarka önceleri adadan ticârî bakımdan faydalanmaktaydı. Daha sonra İzlanda’yı tamâmen idâresi altına aldı. 1551 yılında Protestanlığı zorla kabul eden İzlandalılar, Norveç Krallığı İskandinavya Yarımadasının kuzeyini ve batısını ihtivâ eden, Batı Avrupa’nın en kuzeyinde kalan bağımsız bir krallık.
1662 yılında 1662 yılı olayları, ölümler, doğumlar ve diğer önemli gelişmeler
Danimarka kralına bağlılık yemini ettiler. On yedinci yüzyılda adada hastalık, kıtlık ve volkan püskürmeleri ortalığı kasıp kavurdu. 1838’de Reykjavik’te on üyeli bir meclis kuruldu. 1843’te de Althing yeniden teşkil edildi. 1904’te İzlanda’ya diplomasi dışında muhtariyet tanındı.
On dokuzuncu asırda ortaya çıkan milliyetçilik akımları sonucu 1918 yılında İzlanda, Danimarka’ya bağlı bir devlet hâline geldi. İkinci Dünyâ Savaşı sırasında stratejik bir değer kazanan İzlanda’yı korumak bahânesiyle İngiltere tarafından işgal edildi. Daha sonra 1941’de Amerikalılar burayı devraldı. 1941 yılında Althing, Danimarka ile bağlarını koparma kararı aldı. 1944 yılı Mayıs ayında halk oyuna sunulan yeni anayasa oylandıktan sonra 17 Haziran da Cumhûriyet îlân edildi. İzlanda 1949 yılında NATO’ya üye oldu.
Danimarka Krallığı, ya da kısaca Danimarka (Dancada Danmark) Kuzey Avrupa'da İskandinavya'da başkenti Kopenhag (København) olan bir ülkedir. Danimarka anayasal bir monarşi olup, devlet başkanı 2'inci Margrethe'dır. Grönland ve Faroe Adaları da Danimarka'ya aittir. İzlanda ise 1944'de dek Danimarka'nın egemenliği altında kalmıştır.
Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Amerika Birleşik Devletleri; doğuda Atlas Okyanusundan batıda Büyük Okyanus a kadar 4.500 km genişliğindedir. Kuzey sınırını Kanada, güneyini ise Meksika körfezi çevirmektedir. ABD Amerika kıtasında yer alır. Dünyanın en büyük ülkelerinden biridir.
Ronald Reagan ile Sovyetler Birliği Başkanı
Mihail Gorbaçov 11-12 Ekim 1986’da Reykjavik’te, nükleer silâhların sınırlandırılması görüşmelerinin başlatıldığı bir doruk toplantısı yaptılar.

Fizikî Yapı
İzlanda bayrağıİzlanda’nın büyük bir bölümü volkanik olup adadaki yanardağlar hâlâ faaldir. Bunların asyısı 200’ü bulmaktadır. En önemlisi 1490 metre yüksekliğindeki Heklâ’dır. İzlanda’nın kıyıları güneyde düz, öteki yerlerde girintili çıkıntılıdır. Kıyılarının uzunluğu 6000 km’den fazladır. Adanın bâzı bölümleri geçmişteki yanardağ püskürmelleri sonucu ortaya çıkmıştır. Lav ovalarıyla kaplıdır. Bu ovalarda yer yer jökül adı verilen buz kubbelerine rastlanır. Bunların en büyüğü Vatnapöhull 8500 km2yi bulan yüzölçümüyle Avrupa’nın en geniş buzuludur. Adada bol çağlayanlı birçok ırmak bulunmaktadır. Bunlar kısa ve ulaşıma elverişsizdir. Irmaklarından en önemlisi Tjorsa (210 km)dır. İzlanda’da çok sayıda krater gölü vardır. En önemlisi olan Thingvallavat Gölü120 km2 olup, 116 metre derinliktedir.
Adanın yanardağlarından sonra en önemli özelliği gayzerlerdir. Bu sıcak su kaynakları ısınma ve elektrik enerjisi elde etmede kullanılır. İklimi
İzlanda’nın bulunduğu enlem dâiresine karşı iklimi çok soğuk değildir. Golf Stream akıntısının etkisinde kalan adada yazlar nemli ve serindir. Kışlar ise çok yumuşaktır. Isı ortalaması başkent Reykjavik çevresinde kışın -1C°, yazın ise +11C° dir. Fakat kuzey bölgeleri daha soğuk olup, ısı ortalaması kışın -8°C civarındadır. Kuzey kesiminde haziran ayında güneş 18 gün süre ile hiç batmadan ufuk hattı üzerinde durur.
Yağış ortalaması ise başkent dolaylarında 865 mm, güneydoğuda ise 1710 mm’dir.

Tabiî Kaynaklar
Bitki örtüsü ve hayvanlar: Bitki örtüsü adada çok azdır. Buzulların bulunmadığı kesimlerde otlaklar vardır. Bitki örtüsü genelde çalılar ve dikenlerden meydana gelmiştir. Büyük ve iri gövdeli kayın ağaçlarından meydana gelen ormanlar giderek azalmış, günümüzde yok denecek hale gelmiştir. Ormanların çok az oluşu ve iklim şartları adada yabani hayvanların bulunmamasına sebeb olmaktadır.
Mâdenler: Yer altı kaynakları bakımından fakir olan İzlanda’da alüminyum çıkar.

Nüfus ve Sosyal Hayat
İzlanda haritasıİzlanda’nın nüfûsu 261.000 dir. Nüfûsun % 80’i şehirlerde, diğer kısmı köylerde yaşar. Nüfûsun yarısına yakın kısmı başkentte yaşamaktadır. Şehirlerin çoğu kıyı kesimlerde ve güneydeki ovalarda kurulmuştur. İzlanda halkı için Theogir’in koyduğu kurallar bu gün de geçerlidir. İzlanda’da bugün topluma açık yerlerde bira ve benzeri alkollü içkiler içmek yasaktır. Bunlar yalnız gizlice evlerde içilebilmektedirler. İzlanda halkı kendilerine özgü dillerini, kültürlerini, efsânelerini ve geleneklerini korumak için ellerinden geleni yapmaktadırlar.
Din: Halkın büyük kısmı Hıristiyanlığın Evangelist mezhebine (%95,6) bağlıdır. Geri kalan kısmının %3,7 Protestan, %0,7’si Katoliktir.
Eğitim: İzlanda’da eğitim düzeyi yüksektir. 7-15 yaşları arasında eğitim mecburî olup, okuma-yazma bilmeyen yoktur. İzlanda’da beş üniversite ve iki kolej bulunmaktadır.

Siyâsî Hayat
İzlanda’da 1944’te Cumhûriyet îlân edilmiştir. Cumhurbaşkanı dört yılda bir seçilmektedir. Biri 40 üyeli, diğeri 20 üyeli iki meclisi vardır ve her ikisinin de görev süresi dört yıldır. Üyeler seçim yolu ile tesbit edilirler.
Üye olduğu uluslararası örgüt ve kuruluşlar
AG (Avustralya Grubu),
BIS (Uluslararası İmar Bankası),
CBSS (Baltik Ülkeleri Konseyi),
CCC (Gümrük İşbirliği Konseyi),
CE (Avrupa Konseyi),
EAPC (Avrupa - Atlantik Ortaklık Konseyi),
EBRD (Avrupa Yatırım ve Kalkınma Bankası),
ECE (Birleşmiş Milletler Avrupa Ekonomik Komisyonu),
EFTA (Avrupa Serbest Ticaret Bölgesi),
FAO (Tarım ve Gıda Örgütü),
IAEA (Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı),
IBRD (Uluslararası İmar ve Kalkınma Bankası),
ICAO (Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü),
ICC (Milletlerarası Ticaret Odası),
ICFTU (Uluslararası Serbest Ticaret Birlikleri Konfederastonu),
ICRM (Uluslararası Kızılhaç ve Kızılay Hareketi),
IDA (Uluslararası Kalkınma Birliği),
IEA (Uluslararası Enerji Ajansı),
IFC (Uluslararası Finansman Kurumu),
IFRCS (Uluslararası Kızılhaç ve Kızılay Toplulukları Federasyonu),
IHO (Uluslararası Hidrografi Örgütü),
ILO (Uluslarası Çalışma Örgütü),
IMF (Uluslararası Para Fonu),
IMO (Uluslararası Denizcilik Örgütü),
Inmarsat (Uluslararası Denizcilik Uydu Teşkilatı),
Intelsat (Uluslararası Telekomünikasyon ve Uydu Örgütü),
Interpol (Uluslararası Polis Teşkilatı),
IOC (Uluslararası Olimpiyat Komitesi),
ISO (Uluslararası Standartlar Örgütü),
ITU (Uluslararası Haberleşme Birliği),
NATO (Kuzey Atlantik Asemblesi),
NC,
NEA (Nükleer Enerji Ajansı),
NIB (İskandinavya Yatırım Bankası),
OECD (Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü),
OPCW,
OSCE (Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Örgütü),
UN (Birleşmiş Milletler),
UNCTAD (Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı),
UNESCO (Eğitim-Bilim ve Kültür Örgütü),
UNHCR (BM Mülteciler Yüksek Komiserliği),
UNMIBH (BM Bosna Hersek Misyonu),
UNMIK (BM Kosova Geçici Yönetimi),
UNU,
UPU (Dünya Posta Birliği),
WEU (Batı Avrupa Konseyi),
WHO (Dünya Sağlık Örgütü),
WIPO (Dünya Fikri Mülkiyet Teşkilatı),
WMO (Dünya Meteoroloji Örgütü),
WTO (Dünya Ticaret Örgütü)

Ekonomi
İzlanda ekonomisinin temelini bir ada devleti olduğu için balıkçılık teşkil etmektedir.
Tarım: İzlanda topraklarının büyük bir kesimi tarıma elverişsizdir. Ancak % 0,5’inde tarım yapılmaktadır. Nüfûsun % 11’i tarım sektöründe çalışmaktadır. Başlıca ürünleri hayvan yemi, patates ve şalgamdır.
Hayvancılık: Adanın buzullarla örtülü olmayan kesimlerindeki otlaklarda hayvancılık yapılır. Küçük baş hayvancılığı ağır basar.
Balıkçılık: İzlanda’nın en önemli gelir kaynağını meydana getiren balıkçılık, 106.487 gross tonluk 866 gemi ile yapılmaktadır. Yıllık tutulan balık yaklaşık olarak 1.500.000 tondur. Başlıca tutulan balıklar balina, moriya ve ringadır.
Endüstri: Balıkçılık ürünlerinin işlenmesi ve balıktan elde edilen ürünler imali başlıca sanâyi faaliyetidir. Balık konservesi ve balık unu fabrikası vardır. Küçük gemilerin yapıldığı, büyük gemilerin tamir edildiği tersaneleri; dokuma, çimento, ayakkabı fabrikaları bulunmaktadır. Ayrıca Reykjavik’in doğusunda alüminyum dökümhâneleri ve amonyum sülfat fabrikası bulunmaktadır. Nüfûsun %30’u sanâyide çalışmaktadır.
Ticâret: Ülkenin ihrâcâtının % 80’ini balık ürünleri, balık konservesi, tuzlanmış ve dondurulmuş balık, balık unu, balık yağı ve gübre meydana getirir. Bunun yanında hayvan ürünleridir. İthal ettiği mallar sanayi ve besin mamulleridir.
Ulaşım: İzlanda’da demir yolu yoktur. Kara yollarının uzunluğu 12 bin kilometreyi bulmaktadır. Başkent Reykjavik’te uluslararası bir liman ve havaalanı vardır.BALIKÇILIK Alm. Fischereigewerbe (n), Fr. Péche, İng. Fishing. Sularda yaşayan her türlü balığın avlanması, yetiştirilmesi, ticareti ve balık ürünlerinin değerlendirilmesi. Çok eski zamanlardan beri insanların gıda ihtiyaçlarını gidermek için yapılan balıkçılık, elle tutma usulünden günümüzdeki modern balıkçılık teknolojisine kadar gelişme göstermiştir. Amatör bir spor olarak da bugün pekçok insan bununla meşgul olmaktadır.

İtalya tatili turistik mekanları otelleri ve leziz yemekleri

İtalya
İtalya Cumhuriyeti Avrupa’nın güneyinde Akdeniz’e uzanan çizme şeklindeki bir yarım adanın üzerinde kurulu olan devlet. Başkenti Roma, yüzölçümü 301,336 km², nüfusu 58,462,375, resmi dili İtalyanca, dini Hıristiyanlık ve para birimi Euro'dur. Güneybatısındaki Sicilya ve batısındaki Sardinya Adaları ülke topraklarına dahildir. Kuzeybatısında Fransa, kuzeyinde İsviçre ve Avusturya, kuzey doğusunda Slovenya vardır. Alp Dağları kuzeyde tabii bir sınır teşkil eder. San Marino ve Vatikan şehir-devletleri de bütünüyle İtalyan topraklarıyla çevrilidir.

İtalya’nın eski çağlarında yaşayan insanlar hakkında, çok az bilgi vardır. M.Ö. 500’lerde İtalya’da dört belirgin medeniyet mevcuttu. Kuzeyde Keltler, orta bölgede Etrüskler, iç ve dağlık bölgelerde Romalıların da dahil oldukları birçok kabileler, Napoli’den Sicilya’ya kadar olan bölgelerde de Rum azınlıklar vardı. Roma Cumhûriyetinin kuruluş tarihi geleneksel olarak M.Ö. 595 kabul edilmiştir. Bu yıl son Roma kralının sürgün edildiği tarihtir. Daha sonra kabileler arasında sürdürülen çatışmalardan faydalanan Roma, bağımsızlığını garanti altına aldı.

M.Ö. 49’da Sezar Galyalılara tam yurttaşlık hakkı verdi. Roma İmparatorluğu giderek gelişti. Üçüncü yüzyılda bütün yarımadaya hakim oldu. Daha sonra aynı yüzyılda barbarların saldırılarına maruz kalan imparatorluk merkezi, Roma’dan Milano’ya taşındı. Costantinos zamanında ise merkez İstanbul’a alındı.
Galya’yı ve öteki eyaletleri kaybeden Batı Roma İmparatorluğunun elinde yalnız İtalya kaldı. Doğu Roma İmparatoru Zenon, Ostrogotları İtalya’yı yönetmekle görevlendirince, dört yıl süren savaşlar sonunda Ostrogotlar İtalya’ya hakim oldular ve Ostrogot kralı İtalya’nın mutlak kralı oldu. Bu dönemden sonra Papalık iktidarı gelişti. 451 yılında Kuzey İtalya, Avrupa Hunlarının istilasına uğradı. Roma istiladan Papa’nın ricaları üzerine kurtuldu ve 6. yüzyılın sonlarına kadar siyasi hakimiyet Papalığın elinde kaldı.

774 yılında Napoli, Gueta ve Amalfi, Müslümanların akınlarına maruz kaldı. Müslümanlar Sicilya’yı fethetti. Şarlman’ın ölümü üzerine derebeylik ve siyasi parçalanmalar oldu. Roma İmparatorluğunu yeniden kurmak isteyen Otto (938-1002) başkenti tekrar Roma’ya taşıdı. Papalık-İmparatorluk mücadelesi tekrar başladı. Papa ile imparatorlar arasındaki savaştan faydalanan kuzey ve orta İtalya şehirleri bağımsızlıklarını ilan ettiler.
On ikinci ve on üçüncü yüzyıllarda Cenova, Floransa, Venedik ve Milano gibi şehirler küçük ama, birer güçlü devlet olarak ortaya çıktıktan sonra, İtalya ekonomisine egemen oldular. On beşinci yüzyılın başlarında Avrupa’da başlayan Rönesansın etkisi İtalya’da görüldü. Bu asrın ortalarında İtalya toprakları üzerinde Osmanlı akınları başladı ve Osmanlılar 1480’de Otranto’yu aldılar.

1494-1559 yılları arasında İtalya’da siyasi zayıflama ve parçalanma savaşlara yol açtı. İtalya, Avrupa hakimiyetini ele geçirmek isteyen Fransa ve Avusturya hanedanının savaş alanı oldu. Bu savaş da İtalya’yı büyük ölçüde etkiledi.İtalya’da 17. yüzyıldan sonra gerileme dönemi başladı. Napoli Krallığı ve Sicilya güçsüzleşti. 1796 yılında Napolyon önderliğindeki Fransızlar, İtalya’yı işgal etti. Fransız hakimiyeti 20 yıl gibi kısa bir dönem sürdü. Bu dönemde ülke aynı yönetim altında birleşti. Kısa bir zaman için kuzeyde İtalya Krallığı kuruldu. 1815 yılındaki Viyana kongresinde eski düzen yeniden sağlandığı sıralarda Birleşmiş bir İtalya düşünceleri fikirlerde idi. 1866’da Venedik 1870’te Roma’nın katılması ile, İtalya sonunda bir Krallık haline geldi. Ancak, anlaşmazlıklar tamamen giderilememiş Kuzey-Güney ve bölgeler arası anlaşmazlık ve çekişmeler devam ediyordu.
1882’de Avusturya-Macaristan ve Almanya’nın yanısıra üçlü ittifaka ve 1915’te müttefiklerle birlikte Birinci Dünya Savaşına girdi. Uzun mücadelelerden sonra Avusturya toprakları üzerindeki emeline kavuşan İtalya, savaştan sonra yapılan anlaşmalardan memnun olmadı. Savaştan siyasi ve ekonomik olarak çok kötü çıkan İtalya’da, diktatör Mussolini 1922’de zorla kendini kabul ettirdi. Mussolini 1935-1936’da Etiyopya’yı işgal etti. Nazi Almanyası ile ittifaka girdi. 1943 yılına kadar Mussolini’nin diktatörlüğü bir baskı ve silahlanma dönemi olarak geçti.
İtalya 1940’ta İkinci Dünya Savaşına girdi. İtalyanlar bütün cephelerde yenilgiye uğradılar. Daha sonra Almanya’ya savaş ilan ettiler. İtalya Naziler tarafından işgal edildi. Nazilerin teslim olmasından sonra (1945) İtalya savaştan büyük zarar görmüş olarak çıktı.
1946 yılında yapılan referandumla, Monarşi ortadan kaldırıldı. Yeni bir Demokratik Cumhuriyet kuruldu. 1949 yılında NATO’nun kurucu üyesi olan İtalya, 1958’de AET’ye girdi. Yaklaşık 30 yıldır çeşitli koalisyonlarla İtalya’yı idare etmiş olan Hıristiyan Demokrat Parti ve İtalyan Sosyalist Parti 1992 seçimlerinde büyük oy kaybına uğradı. Aynı senenin Mayıs ayında istifa ile boşalan cumhurbaşkanlığına parlamento Oscar Lugi Scoifaro’yu seçti. Ardından yeni bir koalisyon hükûmeti kuruldu.
Fiziki Yapı
Güney Avrupa’da yer alan, kuzey batısında Fransa, kuzeyinde İsviçre ve Avusturya, kuzeydoğusunda Yugoslavya, doğusunda Adriya Denizi, batısında Tirejen Denizi ile çevrili olan İtalya, çizme biçiminde bir yarımadadır. Akdeniz’deki Sardinya, Sicilya, Elba ve birçok küçük ada da İtalya’ya bağlıdır. Kuzey İtalya, kuzeyde Alp Sıradağlarına bağlanan Po Vadisinin büyük alüvyon ovasından meydana gelir. İtalya’nın en yüksek dağlarından büyük Alplerin Fransa-İtalya sınırındaki Montblanca Tepesi 4810 m yüksekliktedir. İtalya sınırları içinde kalan en yüksek tepe Grand Parodiso’dur ve 4061 metredir. Appeninlerin kuzeyden güneye uzantısı 1125 km’dir. Bu dağların ortalama yüksekliği 1200 m’dir. Orta Appeninler Adriye Denizi kıyısında denizden dar tepeler şeridi ile ayrılır. Burası bütünüyle yüksek ve çorak olan, eskiden göllerin bulunduğu çöküntü havzaları ile yarılmış kalkerli yaylalardan meydana gelir. Güney Appeninler Tiren Denizi kıyılarında uzanır. Burada tepelerden ve alüvyonlu küçük ovalardan meydana gelmiş bir bölge vardır. Bu ovalar kuzeyden-güneye doğru Toscana, Umbria, Lazio ve Campania ovalarıdır.
Bu bölgenin çok yerinde volkanik kraterler ve krater gölleri vardır. Faaliyette olan volkanlar güneyde Napoli yakınlarındadır. Buradaki Vezüv faal bir yanardağdır. Ponci yanardağı ise tarihte meşhurdur. Buradaki lavlarla taşlaşmış insan heykelleri o günkü cemiyet hayatını aksettirmesi bakımından çok önemlidir. İtalya’nın Akdeniz’de bulunan adalarından Sicilya’da Etna yanardağı faal bir volkandır. İtalya’nın Akdenizdeki adaları, İtalya topraklarının % 16’sını meydana getirir.
En önemli ırmak Po’dur. 673 km uzunluğunda olan bu nehir Alplerden doğar. Diğer ırmakları Tiber ve Arno’dur. Ülkede güzellikleri ile ünlü göller vardır. Bunlardan Maggiore, Cono ve Garda en önemlilerindendir.

İklimi
İtalya’da Akdeniz iklimi hüküm sürer. Sahra havasının yerleştiği mevsim olan yaz, kurak ve güneşlidir. Atlas Okyanusu havasının yerleştiği mevsim olan kış ise ılık, yağışlı ve düzensizdir. Kuzey İtalya, denizin yumuşatıcı etkisinden hiç yararlanamaz. Buradaki iklim kara iklimidir. Po Ovası kışın soğuk ve sislidir, yazın ise, boğucu nemli sıcaklar olur. Kuzey bölgesine doğru yağmurların sürekliliği artar. İlkbaharda daha çok yağış olur. Güneye doğru iklim daha da sıcaklaşır, kış ayları güneyde en yağışlı aylardır. Burada kışlar ılımandır yazlar sıcaktır.
Ortalama yıllık yağış miktarı 500 ile 800 mm arasında değişmektedir. Ortalama sıcaklık ise kışın 1°C, yazın ise 25-26°C arasındadır.

Tabii Kaynaklar
Bitki örtüsü ve hayvanlar: İtalya zengin bir bitki örtüsüne sahip değildir. Akdeniz iklimine sahip olduğu için bitkiler uzun süren kuru ve sıcak yazlara dayanabilen türdendir. Ormanlar ülke topraklarının %21’ini kaplar. Ormanlarda çoğunlukla meşe, akgürgen ve kestane ağaçları bulunur. Ekilemeyen topraklar kuraklığa dayanıklı kaba otlar ve makilerle kaplıdır. Alçak kesimlerde kozalaklılar türüne ait ağaçlarla kaplı ormanlar bulunur. Bunların alt kısmını ise yaprak döken ağaçlar meydana getirir.
İtalya halkının avcılığa çok meraklı olması sebebiyle yabani hayvanların sayısı azalmıştır. Günümüzde Alplerde yaşıyan dağ keçisi, kurt ve geyik gibi yabani hayvanlar bulunmaktadır.
Madenler: Ülke maden kaynakları bakımından fakirdir. Mevcut olan kömür ve demir yatakları yeterli değildir. Tabii gaz, petrol ve kükürt Sicilya’da çıkartılır. Toscona’da antimon, prit, bor ve büyük ölçüde cıva elde edilir. Toscona’daki kıyı dağlarında ayrıca önemli miktarda mermer çıkarılır. Po Ovasında verimli metan gazı yatakları mevcuttur.
Nüfus ve Sosyal Hayat
İtalya’nın nüfûsu 57.158.000’dir. İtalya’da nüfus artışı bir mesele haline gelmiştir. Çünkü doğum oranı çok yüksektir. İtalya’dan dış ülkelere büyük bir göç vardır. Yarım asırda 7 milyon kişi dış ülkelere göç etmiştir.
İtalya on bir bölgeden meydana gelmiştir. Bu bölgelerin hepsi, hatta şehirlerde ayrı ayrı lehçeler kullanılmaktadır. Bu bölgelerden birinde yaşayan öteki bölgelerdekilerle hiç anlaşamazlar. Dilbilimcilerine göre İtalya’da 50 lehçe bulunmaktadır. Resmi olarak Floransa lehçesi kullanılmaktadır. Okullarda da bu dil öğretilir ve kullanılır.
Eğitim: İtalya’da 6 ile 14 yaş arasında temel eğitim mecburi ve ücretsizdir. Bu eğitimden sonraki lise ise beş yıldır. Ülkede 288’e yakın Üniversite bulunmaktadır. Yüksek öğretim paralıdır.
Din: Halkın büyük bir kesimi Hıristiyanlığın Katolik mezhebine mensuptur. Çok az miktarda Protestan ve Mûsevi bulunmaktadır.
Spor: İtalya’da spor çok gelişmiş, futbol milli bir spor haline gelmiştir. Günümüzde İtalya’da futbolla ilgilenen 7342 spor kulübü ve bu kulüplere mensup 9750 takım resmi maçlara katılmaktadır. Bu takımlarda 205.430 futbolcu yer almaktadır. İtalyanlar futbolun yanında atletizm, boks, eskrim, binicilik gibi birçok spor dalında başarılar göstermişler, dünya spor sahasında söz sahibi olmuşlardır.

Siyasi Hayat
1948 Anayasasına göre İtalya her biri beş yıl süre ile seçilen iki meclisin (Temsilciler ve Senato) yasama yetkisine sahip bulunduğu demokratik bir Cumhûriyettir. Temsilciler Meclisinin 630, Senatonun 325 üyesi vardır. Devlet Başkanı yedi yıl süre ile bu iki meclis tarafınan seçilir. Ülke yirmi bölgeye ayrılmıştır. Bu bölgeler bir ölçüye kadar kendi içinde özerktir. Ayrıca kendi yönetimlerine sahip beş ana bölge vardır. Kurulan koalisyon hükümetleri uzun zaman devam etmemekte sık sık seçime gidilmektedir.

Ekonomi
İkinci Dünya Savaşından sonra, 1950’de başlayan büyük bir ekonomik gelişme ile başlıca sanayi ülkeleri arasına girdi. 1979 yılından sonra ekonomisinde düşüşler görüldü. Bunun temelini % 7,6’lık bir işsizler ordusu ve % 21,2’lik enflasyon oranı meydana getiriyordu. İşgücünün % 48,6’sı sanayi kesiminde çalışmaktadır.
Tarım: Çalışan nüfûsun % 18’i tarımla uğraşır, topraklarının % 31’i işlenebilir nitelikte, % 17’si ise mer’alıktır. Başlıca tarım ürünleri şekerpancarı, buğday, pirinç, sebze, üzüm, ve zeytindir. Üretim alanının % 37’sini kaplayan Kuzey İtalya, toplam üretimin yarısını verir. Dağlarda yaşıyanlar geçimlerini ormandan sağlar. Büyük vadilerde oturanlar, tahıl, üzüm, meyva yetiştirirler. Po Ovasındaki yüksek taracada mısır tarlaları ve dutluklar vardır. Appeninlerin eteğinde buğday yetiştirilir. Güney İtalya tarımı verimsizdir. Üretim alanı işlenen toprakların %63’ünü kaplamasına rağmen toplam tarım üretiminin yarısını verir. Buralarda tarım alanları şu şekilde olur: Çıplak tarlalar, meyva bahçeleri, hem meyva hem tahıl yetiştiren tarlalar. Bu tarlalarda buğday ve bakla yetiştirilir.
İtalya tarımının özellikleri: Tahıl tarım üretiminin %22’sini, ağaç yetiştiriciliği % 24’ünü teşkil eder. Sanayi bitkisi olarak tütün ve keten yetişir. İtalya’nın birçok yerlerinde toprak zayıf ve suyun az olmasına rağmen ekim sürekli yapılmaktadır. İtalya tarımda genel olarak buğday ve mısır yetiştirir. Avrupa’nın en büyük pirinç üreticisidir. Zeytinyağı üretiminde dünya birincisidir. Bütün bunlara rağmen besin maddesi bakımından İtalya kendi ihtiyaçlarını karşılayamamaktadır.
Hayvancılık: İtalya’da hayvancılık toprak genişliğine göre gelişmiş sayılır. Ülkede sığır, keçi, koyun beslenir. Dağların yüksek kesimlerinde sığır beslenir. Süt endüstrisi çok gelişmiştir. Dünyaca ünlü peynir elde edilir. Ülkenin hayvani protein ve yağ ihtiyacı karşılanır. Dağların alçak kesimlerinde nadasa bırakılan yerlerde koyun beslenir.
Sanayi: Nüfûsun % 36’sının çalıştığı, sanayi ve yatırımların çoğunluğu kuzeyde yoğunlaşmıştır. Başlıca sanayiler dokuma (özellikle ipek), kimya, makina, motorlu araçlar, petrol işleme ve gıda alanlarıdır. Motorlu araç sanayiinde Fiat otomobil sanayii dünya çapında bir üne sahiptir. Büyük bir iş gücü istihdam eder. Besin sanayii makarna ve konserve dalında çok gelişmiştir. İtalya sanayiinde genellikle hammadde ve enerji kaynakları zayıftır. Bu açık, ithalatla kapatılır. Son zamanlarda çıkarılan tabii gazın sanayi bölgelerine dağıtılması ile Alplerde hidro elektrik santrallerinin kurulması enerji açığını büyük ölçüde kapatmıştır. Ulaşım güçlükleri sanayii olumsuz yönde etkilemektedir.
Ticaret: Dış ticaret tablosu İtalyan ekonomisinin eğilimlerini yansıtır. Pamuk, ham petrol, yün, demirli madenler gibi hammaddeler ithalatın % 50’ye yakın kısmını meydana getirir. İhracatın % 40-42’sini ise makina, tesviye edilmiş petro-kimya ürünleri, pamuklu sun’i dokumalar ve otomobillerden meydana gelir. Yani hammadde olarak alınır işlenir, mamul hale getirilir ve satılır. İtalya’nın ihraç ettiği diğer mallar ayakkabı, daktilo makinaları, zeytinyağı ve zeytindir. İthal ettiği malları ise başta petrol olmak üzere madenler, buğday ve ettir. İtalyan deniz filosu, dünyanın en büyük filolarından biridir. İtalyan ticareti ile deniz yolu taşımacılığı arasında sıkı bir bağ mevcuttur. İtalyan ödemeler dengesindeki açık, turizm sektörü sayesinde kapatılmaktadır. Turizm sektörü çok gelişmiştir. Birçok turistik tesise sahib olan İtalya, tarih ve kültür eserleri bakımından zengindir. Tarih boyunca birçok gelişme ve yeniliklere sahne olan İtalya turistler için cazip bir ülkedir. Bir AET üyesi olarak ticaretinin büyük kısmını AET üyesi olan ülkelerde, ABD ve Suudi Arabistan ile yapar.
Ulaşım: İtalya da 302.403 km karayolu bulunur. Demiryollarının uzunluğu ise 19.559 km olup, bunun sadece 7395’i elektrikli değildir. İtalyan Hava Yolları dünyanın her yanına sefer yapmaktadır. Ülkede 21 milletlerarası, 32 milli ve 75 kulüp havaalanı vardır.